SORU ARA
RASTGELE SORU İNCELE
SON SORULAN SORULAR
EN ÇOK OKUNAN SORULAR
SORULAN SORU
Bilal Nadir Hz.lerinin “duanızın kabul olması için Esma-ül Hüsna yüz defa okuyun” diye tavsiyesi var? Büyük üstadlarımızın ya da başka zatların tavsiyelerini, zikir telkinlerini yapmakta bir sakınca var mıdır? Bir de salavatı şerifeyi sayı tutmadan okuyabilir miyiz?
CEVAP
Tasavvuf yolunda, Allaha vuslat yolunda İslam tarihinde birçok mürşidi kâmil, piran makamında zatlar gelmiştir. Hepsinin öğretileri, Allaha vuslat yolunda gösterdikleri rehberlik, usul ve esaslar benzerlik gösterse de farklı farklıdır. Bu zatlar mübarek hayatları boyunca binlerce tasavvufi eser, binlerce kitap, binlerce tavsiyelerde bulunmuşlardır.
Mürşidi kâmil zatlar manevi doktorlardır. Onların tavsiyeleri, verdikleri tesbihler genel manada kişinin manevi anlamadaki hastalıkları için birer ilaçtır. Bu ilacın ne zaman ne kadar alınacağını manevi doktor olan mürşid belirler. Hastaya ilacı reçeteye uygun olarak içmek düşer.
Her mürşidi kâmilin istidat ve kabiliyeti farklı olması hasebiyle, derviş kendi üstadının istidat ve kabiliyeti yönünde gösterdiği usul ve esaslara uyarsa Hakka ve Hakikate ulaşır.
Her doktordan bir ilaç alırsa tedavi olması mümkündür değildir. Buda binlerce ilaç demektir ki buda uygun bir şey değildir. Başta büyük üstatlarımız olmak üzere bütün mürşidi kâmiller, Allah dostları başımızın tacıdır. Ama bu manevi ilaçları Hızır (as) dahi tavsiye etse kişinin üstadının müsaadesi olmadan içmesi uygun olmaz.
Bir mürşidi kamile tabi olan kişi manevi olarak tekâmül ve terakkisinde üstadının himmet ve feyziyle, onların usul ve adapları neticesinde maksadına ulaşır. Bu yolda Allah’a vuslat üstadımıza tabiiyetle olur.
Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri üstadımıza rüyasında Hızır (as) gelip ya vehhap (cc) esmasını çekmesini tavsiye edince;
Hızır (as)’a ;
Üstadım Hacı Mustafa Efendi derse çekerim, gerçi Allah’ın (cc) ismi ama üstadımın izni ve telkini olmadan hiç bir şey söylemem, der
Rüyasını Çorumlu Hacı Mustafa Efendi Hz.lerine anlatınca;
Maşallah evladım! Rahmetli Bilal Baba sana çok nazar etmiş, seni çok iyi yetiştirmiş, halifelik makamına kadar çıkartmış. Evladım, sen çok fukarayı sabiriynsin. Vehhab (cc) ismi, çok verici, çok genişletici anlamındadır. Günde yüz defa değil de, her farz namazlardan sonra on dört defa söyle. Buyurmuştur.
Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri burada teslimiyetin ölçüsünü çizmiş, teslim olacak bir müridin, üstadına her şeyden daha ziyade itibar etmesi gerektiğini anlatmıştır. Unutmayalım ki;
Bir dervişe lazım değil kitaplarda yazan,
Bir dervişe lazım olan Üstadının ağzından çıkan!
Bu sebeple Üstadımızın tavsiye etmediği hiçbir esma ya da zikir okunamaz. Bir önceki üstatlarımızın, piran efendilerimizin tavsiye ettiği virtler dahi okunamaz. Unutmayalım ki her doktorun hastasını tedavi yöntemi farklı farklıdır.
Üstadının bir tavsiyesi, bir edebi, verdiği esma onun mübarek dilinden çıkarsa kişide vücut bulur.
Bursa’nın Manevi önderlerinden Emir Sultan Hz.leri bir dervişini dergâhın ihtiyacını karşılamak üzere çarşıya gönderir.
Şeyhülislâm Molla Fenâri Hz.leri o sırada ulu camide vaaz verecektir.
Derviş; gelmişken şeyhülislâmın vaazını gidip dinleyeyim, onun hayır duasını alayım. Ondan sonra görevi mi yaparım, der
Bu niyetle camiye girer. Fakat o girdikten sonra cami sallanmaya başlar. Hemen cemaat korkuyla camiden dışarı kaçar fakat bakarlar dışarıda bir sarsıntı yok. Tekrar içeri girerler, cami sallanmaya devam eder.
O zamanın feraset ehli, büyük âlim Molla Fenâri Hz.leri bir murakabe yapar der ki;
“İçinizde Emir Sultan’ın hizmeti ile emr olunan kim ise, çabuk câmiden dışarı çıksın. Yoksa bizi helâk ettirecek.”
Derviş durumu anlar, hemen dışarı çıkar. Caminin sallanması durur.
İşini bitirip, Dergâha huzuruna varınca;
Emir Sultan Hz.leri başını kaldırıp sadece bakar o anda derviş düşüp bayılır.
Ayılınca, Emir Sultan Hz.leri;
Ey oğlum!
Dünyevi ve uhrevi ihtiyaçlarınız karşılanmadı mı ki başkalarından yardım beklersiniz? Bir kimse mürşidinden çeşit çeşit nimetlere kavuşurken gidip başkasından yardım istemesi, ona sual sorması, ilim öğrenmesi hem ayıp hem de gevşekliktir.
Mürid, mürşidinin sevdiği her şeyi sever. Onu üzen her şeye üzülür. Mürşidinin canını sıkan bir şey oldu mu, bunu ferasetiyle anlar ve derhal gereğini yapar.
Huzura her varışta edeple varır. Gıyabında da edeple oturur, edeple kalkar. Zihninde, hayalinde, tasavvurunda, hatta rüyalarında bile onunla konuşur, onunla gezer.
Hızır Aleyhisselâm yanına gelse, kendisiyle konuşsa, kalbinin asıl iltifatı yine mürşidinedir.
Bilir ki, bir kalpte iki padişah olmaz. Gönlünde çatallaşma başlayanların hemen hepsi yolda kalmışlardır. Buyurmuşlardır.
İkinci Sorunuza gelince;
Salavatı şerifeyi sayı tutmadan okuyabilir miyiz?
Salavat çekmenin edep adabına riayet ederseniz, okuyabilirsiniz inşallah.
Konuyla İlgili Benzer Sorular:
Konuyla İlgili Videolar:
Okunma Sayısı : 1962 Soru Tarihi: 3/12/2023