SORULAN SORU

Tasavvufta “Derviş dervişi sever daha sonra derviş zakiri sever” sözünden kastedilen nedir? Bu sevginin ölçüsü ne olmalıdır?

CEVAP

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

“Yolumuz sevgi, muhabbet yoludur. Yolumuzda her sevginin yeri bellidir. Belli bir sıralaması vardır. Derviş, dervişi sever. Ama derviş gibi sevmesi lazımdır. Derviş, zakirini sever. Ama zakir gibi sevmesi lazımdır. Bir merdiven basamağını düşünürsek en altta dervişin sevgisi daha sonra zakirinin sevgisi daha sonra üstadının sevgisi, daha sonra Peygamber (sav) Efendimizin sevgisi, en üst noktada Cenab-ı Zülcellal Hz.lerinin sevgisi olmazı lazımdır. Bu sevgi silsilesinde yer değişiklikleri kişiyi vartaya sokar yanlışa düşürür.” Buyurmuşlardır.

Peygamber Efendimiz (sav):

“Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar:

Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek.

Sevdiğini Allah için sevmek.

Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek. ” [1]

Derviş, derviş kardeşini olsun zakirini olsun Allah için sever, Allah için muhabbet eder.  Birbirilerini Allah için severlerse, dervişin zakirini sevmesi rahmettir. Peygamber Efendimiz (sav);

Hiç şüphesiz Allah Teâlâ kıyamet günü:

“Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim” buyurur. [2]

“Bir kişi Allah yolunda başka bir kişiyi sevdiği için ve onunla bir araya gelip sohbet etmeyi arzuladığı için ziyaret ederse, arkasında bir melek kendisine şöyle seslenir: Sen güzel oldun! Senin adımların da güzeldir ve cennet de senin için güzel oldu.” [3]

Bir zat, Allah rızası için bir kardeşini ziyarete gitti. Allah Teâlâ o zatın yolunda bir meleği bekletti. Melek ona şöyle sordu:

“Nereye gidiyorsun?”

“Filân kardeşimi ziyaret etmek istiyorum.”

“Onun yanında bir ihtiyacın mı vardır?”

“Hayır!”

 “Seninle onun arasında bir akrabalık mı vardır?

“Hayır!

 “O, zamanında sana iyilik yaptığı için mi gidiyorsun?

“Hayır!

 “Ya niçin gidiyorsun?

“Ben onu Allah için seviyorum da ondan gidiyorum.

“(Bil ki) Muhakkak Allah Teâlâ beni sana gönderdi ve sana haber veriyor ki; o adamı Allah için sevdiğin için Allah da seni seviyor ve senin için cenneti vâcib kılmıştır.” [4]

Bu sevgide dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi dervişin sevdiği zakir istikamet üzere olmasıdır.

Zakirin istikamet üzere olması ne demektir?

Zakir islami emir ve yasakları harfiyen yerine getirmeye çalışır. Üstadının tellalı olur. Üstadını, içinde bulunduğu tasavvuf yolunun usullerini, kaidelerini yaşamak ve tanıtmak için fedai can olur. Zakir kendini sevdirme hastalığına düşmez, üstadını sevdirmek için uğraşır. “Ben” demez, daim “Üstadım” der.

İşte dervişte zakirini severken üstadının vekili olduğu için, üstadını tanıttığı için üstadını temsil ettiği için sever. Ya değilse zakirimin saçları çok güzel, kaşları şöyle, boyuna posuna, sesine, sevgi muhabbet duyulmaz. Böyle bir sevgi nefsani bir sevgiye girer ki bu iki sevgiyi karıştırmamak lazımdır. 

Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;

1978 yılında Üstadımızın yanına ziyarete gitmiştik. Mübarek, bize sohbet ettikten sonra kendisine:

─ Efendim Nevşehir’den bir arkadaşımızın basireti açıldı. Kabir halinden anlar oldu, dedim.

─ Üstadımız o kalp gözü açık arkadaşa dönerek şöyle sordu:

─  Evladım Abdullah Ağabey’ini nasıl seviyorsun? O da:

─ Canımdan çok seviyorum, dedi.

─ Nerede çalışıyorsun? Diye sordu.

─ Tekstil fabrikasında dedi.

─ Abdullah Ağabeyin sana o işten çıkacaksın, derse ne dersin?

─ Çıkarım Efendim.

─ Ailenden boşan derse ne dersin?

─ Boşanırım Efendim, deyince, Çorumlu Hacı Mustafa Efendi Hz.leri şöyle devam etti:

─ İşte oğlum, Abdullah Ağabeyine olan bu sevgin seni bu makama getirmiş.

İşte zakir istikamet üzere olur, üstadını, yolunu tanıtırsa, dervişte zakirini Allah için severse Allah’a vuslat yolunda ilerlemiş olur. İşte böyle bir zakire derviş beslediği sevgiden ötürü yol almaya başlar. Şu da unutulmamadır, zakir tutup da dervişi manen bir makama ulaştıramaz.

Hatta dervişin zakirine duyduğu sevgi olurda üstadına duyduğu muhabbetten öteye geçerse yani zakirinin sözlerini üstadının sözlerinin önüne geçirirse o kendisine zakirini şeyh edinmiş olur.

Zakir istikamet üzere olmazsa, Peygamberi ahlak üzeri olmazsa, Abdullah Babamızın öğretilerinden bi haberse, kendi şahsına çalışırsa bu sevgi onu hiçbir yere götürmez. Derviş yerinde sayar durur.

Zakirler sadece üstada ulaştıracak aracılardır. Cennet Mekân Efendimiz ne güzel buyurmuştur;

“Zakir ışığını bizden alan bir lambadır. Etrafında ki dervişler ise ateş böceği gibidir. Biz zakirimize himmet ve teveccüh ederiz. Zakirimizin gönlünde, etrafında kimler varsa ancak onlar nasiplenir. Tıpkı ateş etrafında dönen pervaneler gibi. Zakir, dervişi muhabbete getirir. Zakir, dervişi sürükler. “

Bir bayan derviş,  zakir ablasını sever. Bir bayanın erkekle işi olmaz. Aynı şekilde bir erkeğin de bayan la işi olmaz. Bu İslam’ın bize biçtiği ölçüdür. Kim bu ölçünün dışına çıkarsa kendini çarpık ilişkilerin içinde bulur ki Şeriat dairesi dışında ki ilişkiler insanın nefsinin galebe çalmasına ve istikametten çıkmasına neden olur. Efendi Hz.lerinin bu konuda son derece hassas olduğunu unutmamamız gerekir.

Hocamız diyerek kadınların erkeklerle fazla yakın olmasını hiçbir zaman hoş karşılamamış bu konuda hassasiyetini sürekli dile getirmiştir. Mürşidi Kamil makamına gelmemiş her kişinin nefsani arzularına yenik düşebileceğini daima hatırlatmıştır. Bayan kardeşlerimizin başlarına bayan zakirler görevlendirmiş olması bu hassasiyetini açıkça göstermektedir. Eğer bayan zakirlerimiz bir meseleyi çözemezse zaten gerekli makamlara ulaşılıp yardım alacaklardır. Fitneye mahal verecek davranışlardan kaçmak en doğru olan davranış olacaktır.

Derviş dervişin manen kardeşidir ancak bu aradaki helal haram sınırlarını ortadan kaldıran bir boyutta değildir. Yani biz “Efendi Hz. manen evladı olduk, öyle ise erkek dervişler benim kardeşim ya da bayan dervişler benim bacım” diyerek aynı ortamlarda oturma aynı sofrayı paylaşma samimi muhabbetlere girme gibi bir serbestlikten söz edilemez.

Cennet mekân Efendimizin yaşadığı dönemde bir derviş kardeşimiz zakirinin evine pek fazla girip çıkar olmuştu. Öyle ki sanki evin bir ferdi gibiydi. Zakirinin tüm işlerine yetişir, çocuklarına bakar hatta kimi zaman zakirinin evinde kalırdı.  Efendimizin bir ziyaretleri esnasında bu kardeşimizin anlattığı rüya üzerine Efendi Hz.leri şu beyitleri söylemişti;

Oğlum Abdullah sararıp solma,

Gelen Mevladan’dır kullardan bilme.

Sevildiğin yere çok gidip gelme,

Kesilir muhabbet itibar olmaz…

Cennet mekân üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.leri “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız” hadisini kendisine düstur edinmiş bu sevgiyi paraya pula, makama, alet etmemiş. İnsanlardan faydalanma gayesinin peşine düşmemiş, Allah için birbirini seven insanları bir araya toplayarak İslam’a hizmet etmiştir.

Allah Resulü (sav) :

“Allah’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki; enbiya değiller, şüheda da değiller ama, kıyamet gününde Allah’a yakınlıklarından ve O’nun katındaki makamlarından dolayı onlara şehitler ve hatta nebiler bile gıpta edeceklerdir.”

Oradakilerden biri, dizleri üzerinde doğrularak dedi ki:

“Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır ya Rasulullah? Bize bildir de; biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim!”

Allah Resulü (sav) cevaben: “Onlar öyle bir topluluktur ki, aralarında ne akrabalık, ne ticaret ve ne de herhangi bir iş ilişkisi olmaksızın, sırf Allah için dost-kardeş olur ve sadece Allah için birbirini severler. Vallahi onların yüzleri nûrânîdir ve kendileri de nurdan birer minber üzerindedirler. İnsanların korktukları ve mahzun oldukları bir hengamede onlara ne bir korku ve ne de bir tasa vardır, buyurdular ve hemen akabinde de Yunus sûresi 62. ayet-i kerimeyi okudular:

 “Dikkat edin! Muhakkak ki Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır!” [5]"

Ebû'd-Derdâ (ra) dan nakledildiğine göre de:

“Onlar, çeşitli kabilelerden, çeşitli ülke­lerden Allah için birbirlerini sevip bir araya gelen ve Allah'ı ihlas içinde zikredenlerdir."[6] Buyurmuştur.

Rabbim cümlemizi Allah için birbirimiz sevmemizi nasip eylesin. Sevgide ölçüyü kaçırmayan akl-ı selimlerden eylesin. Göz açıp kapayıncaya kadar nefsimize uydurmasın.

 



[1] Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10.

[2] Müslim, Birr 37. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 53.

[3] İbn Adiy, (Enes’ten); Tirmizî ve İbn Mâce, (Ebu Hureyre’den)

[4]  Müslim

[5] Hâkim, Müstedrek, 4/70

[6] Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de] Cem'ül Fevaid 9211. Hadis




Okunma Sayısı : 8585

Soru Tarihi: 4/23/2016

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *