SORULAN SORU

Hazreti Mevlana (ks) “İstedim de vermedi deme istemeyi bilmedin bari yalan söyleme” buyurarak ne anlatmak istemiştir?

CEVAP

Dua kulluğun ruhu, halis bir imanın en önemli göstergelerinden birisidir. Dua eden kişi duası ile bütün âleme hükmeden bir Yaratıcı’nın olduğunu, O’nun en uzak istekleri de, en küçük dilekleri de yerine getirebileceğini, her halimizi görüp işitebileceğini ispatlar. Dua, Allah ile kul arasında kuvvetli bir bağdır. Dua bu dünyada yalnız olmadığımızı, bir kerem sahibinin olduğunu gösterir bizlere…

Ayet-i Kerime’de mealen;

“(Rasulüm!) Kullarım Beni, Sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” [1] buyrulmuştur.

"Bana dua edin size icabet edeyim, cevap vereyim." [2]

Ayeti kerimden de anlaşılacağı üzere Cenabı Zül celal Hz.leri yapılan her duanın karşılığını vereceği buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri;

"Kul duasında şu üç şeyden birisini mutlaka kazanır: ya duası sayesinde günahı bağışlanır veya dünyada mükafatını alır veya ahirette mükafatını kazanır." Buyurmuştur.

Aşk Eri Hz. Mevlana;

“Nice dualar vardır ki; helak olmanın ta kendisidir. Onun için Allah kabul etmez onları.” [3] Buyurmuştur.

Duanın karşılığının olabilmesi için belli bir adap içeresinde belli kurallar dâhilinde yapılması gerekmektedir.

Aşk Eri Hz. Mevlana da “İstedim de vermedi deme istemeyi bilmedin bari yalan söyleme”  demesinden kasıt sen duanın nasıl yapılacağını nasıl isteneceğini bilmiyorsun demek istemiştir.

Duanın nasıl yapılacağını bilmemiz lazım zira yanlış bir dua edersek, zamansız veyahut ta yapacağımız duanın hangi yönde yapılması gerektiğini bilmezsek, vesilelerle yaklaşmazsak duanın kabul olma süreci uzamakta yada tehir olmaktadır. Tahakkuk etmesi için mekan önemli, vesile önemlidir.

Bir gün Rasulullah (sav) Hz.leri) yanından geçerken “Ey Rabb’im! Senden sabır istiyorum” diye dua eden bir kişiye “Sen Allah’tan bela istemiş oldun; bunun yerine O’ndan sağlık ve âfiyet dile” [4] buyurdular.

Duanın kabul olunması için birkaç çok önemli başlık vardır.

Bunlardan bir tanesi; Tevessüldür. Yani Allah’ın affına, yardımına veya başka bir isteğe nail olabilmek için, salih bir kulu vesile kılmasıdır. “Hürmetine istemek” ve “falan kulunun hürmetine” demek bir tevessüldür…

Diğer önemli hususları sıralamak gerekirse;

Mekan; Duaların kabul olduğu mekanlar vardır ki bu mekanların en başı Kabe i Muazzama yani Kabe olmak üzere Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa gelmektedir. Bunların yanında Evliyaullah kabirleri ve Allah dostlarının yanında yapılan dualarda yer almaktadır.

Zaman; Dua her zaman yapılabilir ama bazı duaların kabul olunduğu özel zaman dilimleri vardır. Bunlara örnek vermek gerekirse Kadir gecesi, arefe gecesi, Ramazan ayı boyunca, Cuma geceleri, Cuma günü, Cuma namazı vakti, gece yarısı, gecenin ilk yarısı, gecenin ikinci yarısı, seher vakti, ezan okunduğunda, ezan ile kâmet arasında, savaşta iken cephede, harp esnasında, namazdan sonra, Kur’an okunduktan sonra, imam Fatiha suresini okuduktan sonra, zemzem suyu içildiğinde, horoz öttüğünde, ölüm anında, zikir meclislerinde, yağmur yağmaya başladığında, oruçlu iken, yolculukta, misafirlikte, secdede iken, üzüntülü iken, iftar vakti, Recep ayının ilk gecesi…

Yapılan ibadet ve duâların İnd-i İlâhî’de makbul olması için belli bir âdâp dahilinde yapılması gerekir. Samimiyetsiz, ne istediği ve ne isteyeceği bilinmeden yapılan dualar yerini bulmamaktadır. Dua edecek Müslüman veya cemaat, önünde çeşitli vesilelerle duaya önderlik edecek olan zatın, yapacağı ve yaptıracağı dua da şu hususları unutmamalıdır:

Dua sırf alışılmış ve kalıplaşmış belli cümleleri tekrarlamakla olmaz. Yani bu dua kâmil olmaz. Makbule şayan olacak duâ, Cenab-ı Hakk’a tam bir teslimiyetle, temiz bir niyet ve samimiyetle (ihlâsla), kemâl-î edeple dile getirmekle hâsıl olur. Dua çok uzatılıp insanları sıkmadan yapılması, duada bütün azalar dua ile meşgul olmalıdır. Noksanlığımızın ifadesi manasında eller açılır, baş eğilir ve gözyaşı dökülür.

Mesnevi de;

Musa, dağda bir çobana uğradı. Çoban aklınca Allah’ı zikrediyordu. Şöyle diyordu:

“Hey koca Rabbim!.. Gel bana sakalını tarayayım, gel bitini ayıklayayım, gel sana süt içireyim, gel de kulübemde dinlen”

Musa hiddetlendi:

“Behey sersem, Allah’la nasıl konuşursun? Dua ederken kâfir oldun gitti, behey akılsız”

Çoban bir feryat etti ki, ağlayarak tası tarağı bıraktı çöllere düştü. Allah Musa’ya vahyetti;

“Kulumla arama girmeye utanmaz mısın? O ne güzel beni kendi aklı ve gönlünce anardı. Ey Musa sen Allah’a yaklaştırmaya mı geldin uzaklaştırmaya mı?”

Musa hatasını anladı ve üzüldü de çobanın ardına düştü. Çoban çöllerde idi artık. Musa “Hakkını helal et, sürünün başına dön” dedi. Çoban “Sen beni azarlayana dek ben dünyada idim. Şimdi Rabbim beni öyle bir nurla ateşledi ki durmam artık, perde açıldı ey Musa!” dedi ve gözden kayboldu.

Can, sevgiden nurdur. Allah can ehlinin diline bakmaz kalbine bakar. Kâbe’nin içine girene “Kıbleye dön” demek ne kadar abestir. [5]

Abdestli bulunmak, kıble cihetine yönelmek, euzü besmele ile başlamak, Allah’a (cc) hamd-ü senâda bulunmak, Allahu Tealanın isimlerini zikretmek, Efendimiz (sav)’e salât-ü selamda bulunmak, avuç içleri semaya gelecek şekilde elleri yukarı kaldırmak, duâyı ihlâs ile yapmak, duayı huşu ve hudu ile yapmak, duâyı yavaş sesle yapmak, duâya bütün Müslümanları dâhil etmek, duâda mümkün olanları istemek, duâda ne söylediğini bilmek, duânın sonunda “ÂMİN” demek, duanın âdaplarından ve kabul olmasının vesilelerindendir.

Duanın kabul olması için zahiri sebeplerinde yerine getirilmesi gerekir. Mesele Tarlasının ektikten sonra sulamayan, gerekli bakımları yapmayan kişinin ekinim bol olsun diye dua etmesi gibi… Allahu Teâlâ gayrete verir, bu unutulmaması gerekir. Mevlana Hazretleri diyor ki;

“Sebep adına bir şey koymamışınken istiyorsun, Birde Allah’a iftira ediyorsun.” Kısacası Allah’ın sünnetullahı yaratma fiilidir. Kula düşen de gayret fiilidir. Bunları ortaya koymadan Allaha iftira etme demek istiyor.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri Muhterem Üstadımız Abdullah Baba Hazretleri duaya çok önem verirlerdi Sevgili Peygamberimizin "Dua bir ibadettir". [6]

"Dua, mü'minin silahıdır, dinin direğidir, göklerin ve yerin nurudur. Dua, ibadettir. Darlık zamanında Allah'ın kendisine yetişmesini isteyen kimse, genişlik zamanında çok dua etsin. Genişlik zamanında dua etmek kadar Allah 'a hoş gelen bir şey yoktur. Allah fazl 'u kerem sahibidir. Bir adam ellerini Ona kaldırırsa, onları boş olarak geri çevirmekten utanır" Emri mucibince hareket ederdi;

Üstadımız namazını kıldıktan sonra, Allah-ü Teala hazretlerine hamd eder. Habibi edibine ve âline ve ashabına salât ve selam eder, yaptığı ibadetin sevabını silsile-i saadete hediye ederdi.(makamlara bağışlardı) kendisi için dua etmez ümmet-i Muhammed için dua ederdi. Dualarında Hak katında kıymet arz eden başta Rasulullah Efendimiz olmak üzere diğer mübarek zatları, mübarek mekânları ve Rabbimiz isimlerini vesile kılardı.

En güzel isimler Allah’ındır, artık O’na onunla (esmaları ile) dua ediniz! Allah’ın isimlerini (mânâsını) saptıranları terket! Yapmış oldukları şeyden dolayı yakında cezalandırılacaklar. [7]Buyurmaktadır.

Bizlerde Rabbimiizn isimlerini vesile kılarak Allahtan niyazda bulunmalıyız.

Ya Rabbi!  Settar ismin şerifinle ayıplarımızı setretreyle, Gaffar İsmi Şerifinle affeyle, Hafız ismi şerifinle sen bizleri Hıfzı muhafaza eyle. İlahi Ya Rabbi Rahmetinle bize inam ve ihsan eyle diyerek aşkla dua eder gözyaşı dökerdi. Sonunda da yine Efendimiz Muhammed’e (AS) salât ve selam ederek duasını bitirirdi.

Rabbim dualarımızı kabul olunun kullar zümresine ilhak eylesin inşallah.

 

 



[1] Bakara Suresi  186

[2] Gafir Suresi 60

[3] Mesnevi 1.Cilt

[4] Tirmizi, Daavat, 94; Kenz I/292

[5] Mesnevi 2. cilt

[6] Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 360

[7] Araf Suresi, 180




Okunma Sayısı : 8805

Soru Tarihi: 11/27/2017

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadır.
Bir Yorum Yazın
Adı Soyadı *
E-Posta *
Yorum *