SORU ARA
RASTGELE SORU ÝNCELE
SON SORULAN SORULAR
SORULAN SORU
Kabir azabı var mıdır? Bazı cami imamları kabir azabı olmadığını söylüyorlar? Bu konu hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Kabir azabı var mıdır sorunuza geçmeden önce, Ahir zamanda ehlisünnetin ittifak ettiÄŸi birçok konuda bazı zümreler ortaya çıkıp ümmetin inanç sistemini bozmak adına ortaya devamlı olarak fitne tohumu ekmektedirler. Bu kiÅŸiler bazen cami imamı, bazen bir ilahiyatçı, bazen bir gazeteci, bazen de herkes tarafından takdir toplayan bir hoca efendi olarak gün yüzüne çıkmaktadırlar. Bu gibi insanların ilk saldırdıkları alan hadis-i ÅŸerifler olmuÅŸtur. Amaçları insanları Peygamber Efendimiz (sav) Hz.lerinden uzaklaÅŸtırıp, Kur’an-ı Kerim, tahrife açık hale getirmeye çalışmaktır. Bir ayet-i kerimeyi Hz. Peygamber’in ve sahabe-i kiramın nasıl anladığı hususundaki hadis-i ÅŸerifleri ortadan kaldırırsak, o ayet-i kerimeye istediÄŸimiz manayı verebiliriz, düÅŸüncesindedirler.
Her akÅŸam televizyon kanallarında boy gösteren; sürekli yeni kitapları yayımlanan; üniversitelerde ve hatta belediyelerde bile konferanslar veren ve Ä°slami kabullere aykırı konuÅŸan bu kiÅŸiler çıkıp;
Kabir azabı olmadığını, ÅŸefaat olmadığını, hadislerin birçoÄŸunu uydurma olduÄŸunu, kadınların örtünmesinin gerekli olmadığını; anlaşılarak girilen iliÅŸkinin zina olmadığını; zekâtın miktarının belli olmadığını, kadın/erkek karışık bir ÅŸekilde yaÅŸamanın Ä°slam’a uygun olduÄŸunu, sahabe-i kiramdan günümüze kadar yaÅŸayan neredeyse tüm Müslümanların uydurulmuÅŸ bir dine inanan kâfirler veya en azından sapıklar olduÄŸunu gibi daha birçok madde ekleyebileceÄŸimiz sapık fikirlerini ortalığa salmaktadırlar. Bizim Müslüman kardeÅŸimizde bunlara inanıp inanç sisteminde tarifi olmayan hasarla yol açmaktadır.
Hz. Ömer (ra) Efendimiz bu günleri görerek “ Gün gelecek ÅŸefaati ve kabir azabını inkar edenler çıkacak” buyurmuÅŸtur.
GeçmiÅŸ de olduÄŸu gibi günümüzde de Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri gibi bir Allah dostunun himmet ve feyzine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Zira ahir zaman fitnelerinin ayyuka çıktığı, onun getirmiÅŸ olduÄŸu maddi ve manevi sıkıntılar, ancak saÄŸlam bir iman ve bir MürÅŸidi kamil'in himmet ve feyzi ile bertaraf edilebilir. Gerek Ä°slam dünyasında gerekse Ä°slam dünyasının son kalesi olan ülkemizde dışarıdan ve içeriden her türlü taarruzun olduÄŸunu görmekteyiz. Dışarıdan olanlar malum, içeriden de vatan haini olan güruhlar artık gün yüzüne çıkmışlar milletin maddi ve manevi kutsallarına saldırı düzenliyorlar.
Bu hoca kisvesi altında ümmeti Muhammed'in dinini imanını ve mukaddesatını tahrip edebilmek için var gücüyle uÄŸraÅŸanları Peygamber Efendimiz (sav) 1400 sene önce bize ÅŸöyle haber veriyor:
” Ümmetimden başı sarıklı yetiÅŸmiÅŸ bin âlim kiÅŸi deccale tabi olacaklar ”[1]
Ä°ÅŸte öyle bir zamana doÄŸru gitmekteyiz ki bu âlim kisvesindeki insanlar Ä°slam dinini tahrip etmek için mücadele etmekte ve gelecekte de edeceklerdir.
Kabir azabı var mıdır sorunuza gelince; Ehlisünnet ve cemaatin akidesine göre kabir azabının varlığına kuranda ve sünnette delilleri vardır. Ayetlerdeki delilleri sıralamak gerekirse;
“Onlar sabah akÅŸam ateÅŸe sunulurlar. Kıyamet günü de, Firavun ‘un adamlarını en ÅŸiddetlisine sokunuz denilir.” [2]
Ayeti kerime kıyametteki azaptan önce firavun ve avenesinin ÅŸu anda sabah ve akÅŸam azaba uÄŸratıldığını gösteriyor. EÄŸer kabir azabı yoksa Firavun ve adamlarının sabah-akÅŸam sokuldukları bu ateÅŸ ne ateÅŸidir?
Kıyamet koptuktan ve hesaplar görüldükten sonra sokulacakları cehennem ateÅŸidir, derlerse. Bu ateÅŸ cehennem ateÅŸi olamaz. Zira ayetin devamında ÅŸöyle buyrulmuÅŸtur: Kıyamet günü onlara ÅŸöyle denilir: Firavun hanedanını azabın en ÅŸiddetlisine sokun.
Ayette iki farklı azaptan bahsediliyor. Birincisi: Sabah akÅŸam sokuldukları azap yani kabir azabı. Ä°kincisi: Kıyamet koptuktan sonra sokulacakları azap…
“Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceÄŸiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.”[3]
Bu ayeti kerime münafıklara inmiÅŸtir. Ayette kerimede “iki defe azap iki defa azap edeceÄŸiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.” Derken Rivayet edildiÄŸine göre Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri bir Cuma günü hutbeye çıktı ve “ Çık ey falan! Çünkü sen münafıksın. Çık ey falan! Çünkü sen münafıksın…” buyurarak bir gurup insanı mescitten çıkardı.[4] Böylece onları rezil ve rüsva etti. Ä°ÅŸte bu, onların gördüÄŸü birinci azaptır. Ä°kinci azap ise, kabir azabıdır.[5] Bu azaplardan sonra ayette anlaşılacağı üzere “Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.”
“O zâlimlere, âhiret azâbından evvel baÅŸka bir azap daha vardır; lâkin pek çoÄŸu bilmez.” [6]
Ayeti kerimede kabir hayatının ispatı vardır. Bu ayetti kerime söz konusu edilen Ahiret azabından önce zalim olan kimselere yapılacak Kabir azabı olarak tefsir edilmiÅŸtir.
Hadisi ÅŸeriflerden delil getirsek;
“Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eÄŸer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulamazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır.” [7] buyrularak ölümle ahiret hayatının baÅŸladığı ifade edilmiÅŸtir. Ä°nsan öldükten sonra kabre konulunca, Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek soru soracaklar, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doÄŸru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak cennet gösterilecektir. Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doÄŸru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılacak ve cehennem gösterilecektir. Kâfirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir.[8]
“Ölü kabre konduktan sonra, Münker ve Nekir adında iki melek gelip Peygamber Efendimizi (sav)kastederek ‘Bu adam hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?’ diye sorarlar. Mümin kimse daha önce/ dünyada iken dediÄŸi gibi der: ‘O Allah’ın kulu ve resulüdür. Ben ÅŸahadet ederim ki, Allah’tan baÅŸka ilah yoktur ve yine ÅŸahadet ederim ki, Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür.’ Melekler; ‘Senin böyle diyeceÄŸini biliyorduk’ derler ve kabrini geniÅŸletip aydınlatırlar. Münafık -ve kâfir- kimse ise, bu soruya ‘Bilmiyorum’ diye cevap verir. Melekler ona da ‘Senin böyle diyeceÄŸini biliyorduk’ derler. Yere denilir, o da adamın kaburgalarını iç içe geçirecek ÅŸekilde onu sıkar ve kıyamete kadar orada azap çeker.”[9]
Kabir suali hakkında Hz. Ömer b. Hattab (ra) dan ÅŸöyle rivayet edilmektedir; Resulullah (sav), ölen bir kiÅŸinin kabrinde Münker-Nekir adlı iki melek tarafından sorguya çekileceÄŸini bildirdiÄŸinde: “Ya Resulullah! Orda bana aklım geri iade olunacak mı?” diye sordum. O: “evet” deyince ben ÅŸöyle dedim: “ O zaman ben o ikisine bilgimle yeterim. Vallahi ÅŸayet onlar bana soru sorarlarsa ben de onlara: “ Benim Rabbim Allah, ya sizin ki kim?” diye sorarım.[10]
Ashâb-ı kirâmdan Ebû Cuhayfe, Berâ bin Âzib ve Ebû Eyyûb el-Ensârî (ra) ÅŸöyle buyurmuÅŸlardır:
Bir gün Nebiyy-i Ekrem (sav) Efendimiz, GüneÅŸ battıktan sonra (Medine hâricine) çıkmıştı. Bir ses iÅŸitti ve:
“Yahudîler, kabirlerinde azap görüyorlar.” buyurdu. [11]
Ä°bn-i Abbâs (ra) ÅŸöyle anlatır:
Resulullah (sav) Efendimiz Medine-i Münevvere’nin bahçelerinden birinden çıktığı esnada kabirlerinde azap gören iki kiÅŸinin sesini iÅŸitti. Bunun üzerine:
“Bu ikisi, kendilerince büyük olmayan birer günah sebebiyle azap görüyorlar. Aslında günahları gerçekten büyük idi. Biri idrarından sakınmaz, diÄŸeri de söz taşır, dedikodu yapardı.” buyurdular.
Sonra yaÅŸ bir hurma dalı istediler. Onu iki parçaya ayırıp, birini bir kabrin, diÄŸerini de öbür kabrin başına diktiler ve:
“Kurumadıkları müddetçe azaplarının hafifletilmesi umulur.” buyurdular.”[12]
Câbir bin Abdullah (ra) anlatıyor:
“Saʻd bin Muâz (r.a) vefât ettiÄŸinde Rasulullah (sav) ile beraber gittik. Peygamber Efendimiz (sav) cenaze namazını kıldırdıktan sonra Saʻd kabrine kondu ve üzeri toprakla örtülüp düzeltildi. Bundan sonra Rasulullah (sav) tesbihatta bulundu. Biz de O’nunla birlikte uzun müddet tesbihatta bulunduk. Sonra tekbir getirdi. Biz de tekbir getirdik. Daha sonra:
Yâ Rasûlâllah! Niçin tesbih ettiniz ve tekbir getirdiniz? diye sorulunca:
Allah ona geniÅŸlik verinceye kadar, kabir ÅŸu sâlih kulu sıktı da sıktı! cevabını verdiler.” [13]
Daha birçok Hadis-i ÅŸeriflerde de; gıybet ve dedikodu yapmanın,[14] ölüye ağıtlar yakarak aÄŸlamanın,[15] borçlu olarak ölmenin,[16] yalan söylemek, zinâ etmek, fâiz yemek ve içki içmek [17]gibi haram fiillerin, kabir azâbına sebep olduÄŸu bildirilmektedir.
Rufai Hz.leri; “ Tam temizlik ve abdestli olmak, kabir azabını hafifletir.” Buyurmaktadır.
Ä°mam Ebû Hanîfe ÅŸöyle der: "Kabir azabını bilmem" diyen kimse helaka uÄŸrayan Cehmiyye dendir. Çünkü o kimse, kabir azabının ifade edildiÄŸi "Biz onları iki defa azaplandıracağız" (9/et-Tevbe, 101) ayetini ve kabirdeki azabı anlatan "Åžüphesiz zulmedenlere bundan baÅŸka da bir azap var" (52/et-Tûr, 47) ayetlerini inkâr etmiÅŸtir. EÄŸer bu kimse, "Ben ayete inanıyorum; ancak tefsir ve teviline inanmıyorum" derse kâfir olur. Çünkü Kur an da, tevili tenzilinin aynı olan (ne ifade ettiÄŸi konusunda ayrıca yoruma gerek bırakmayacak ölçüde açık olan) ayetler vardır. EÄŸer bunu inkâr ederse kâfir olur." [18]
GörüldüÄŸü üzere ayet ve hadisler ışığında kabir azabının olduÄŸu bu kadar açık bir ifade ile belirtilmiÅŸ olmasına raÄŸmen, halen kabir azabını inkar edenler cahil mi yoksa …. !
Bizler bu soruları cevaplarken Müslüman kardeÅŸlerimiz bu itikadı bozuk zümrelerin kazdıkları çukura düÅŸmesinler, imanlarına bir zarar gelemesin diyedir. Rabbim bizleri tüm ümmeti Muhammedî kabir azabından korusun inÅŸallah..
[1] Ä°mam Ahmed Bin Hanbel, Müsned, sf. 796
[2] Mümin Suresi, 46
[3] Tevbe Suresi 101
[4] Suyuti, ed- Dürru’l-mensur IV,274
[5] Ruhu’l Beyan cilt 7 sayfa 533
[6] Tur Suresi 47
[7] Tirmizî, Zühd, 5
[8] Tirmizî, Cenâiz, 71
[9] Buharî, Cenaiz, 87; Tirmizî, Cenaiz, 70; -hadis meali özet olarak Tirmizi’den alınmıştır.
[10] Heysemi, Mecmeu’z-zevaid, I,379- Gazali, Ä°hya, 4/503
[11] Buhârî, Cenâiz, 88; Müslim, Cennet, 69
[12] Buhârî, Edeb 49, Vudû 55-56, Cenâiz 82
[13] Ahmed, III, 360, 377
[14] Bkz. Müsned, I, 225; Buhârî, Cenâiz, 88.
[15] Bkz. Buhârî, Cenâiz, 33; Müslim, Cenâiz, 16-28.
[16] Bkz. Ä°bn-i Mâce, Sadakat, 12.
[17] Buhârî, Cenâiz 92, Tâbir 48.
[18] el-Fıkhu l-Ebsat, (Ä°mam-ı Azam ın BeÅŸ Eseri içinde), 48.
Okunma Sayýsý : 2166 Soru Tarihi: 4/17/2020
Allah razı olsun dua eder dua bekleriz inşallah