SORU ARA
RASTGELE SORU ÝNCELE
SON SORULAN SORULAR
SORULAN SORU
Türbe yada kabrin başında zikir yapmak bidat mıdır? Peygamber Efendimiz (sav) kabir başında zikir yapmış mıdır?
CEVAP
Ä°mam Ahmet, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, Câbir bin Abdullah’dan rivayet ettiklerine göre:
Sa'd bin Muâz defnedildiÄŸi zaman Peygamber (sav) tesbih (zikir) getirdi. Millet de uzun uzun tesbih (zikir) getirdiler. Sonra tekbir getirdi millet de tekbir getirdi,
“Ya Resulullah! Neden tesbih (zikir) getirdin” dediler.
Buyurdu ki: “Bu salih adama kabir çokça sıkıştı. Sonra Allah sıkıntısını giderdi.”[1]
GörüldüÄŸü üzere Peygamber Efendimiz Kabir başında toplu halde zikir yapmış, Bu hadisi ÅŸerif de kabrin başında zikrin yapılmasına en büyük delildir.
Bir baÅŸka hadisi ÅŸerifte
Abdullah bin Abbas (ra) Hz.lerinden rivayetle buyurdular ki:
Rasulullah (sav) Efendimiz bir bahçenin yanından geçerken. Kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duydu. Nebiyyi Muhterem sallallahu aleyhi ve selem:
"Bunlar azap görüyorlar. Hem de azap görmeleri büyük bir ÅŸey için deÄŸildir." buyurduktan sonra (yine devam ederek):
"Evet biri, bevlinden istibrâ etmezdi (yani sakınmazdı), diÄŸeri de koÄŸuculuk ederdi." buyurdu. Ondan sonra yaprakları soyulmuÅŸ taze bir hurma dalı istedi. Dalı iki parça etti. Her birinin kabri üzerine birer parça dikti. "Ya Rasulullah, bunu ne için yaptın!" diye sordular.
"Efendimiz, onlara bunlar taze kaldıkça belki (azapları) hafifler." cevabını verdiler.[2]
Müfessir, muhaddis ve fıkıh âlimi olan Ä°mâm Kurtubî, bu hadisi ÅŸerifin izahında ÅŸöyle demektedir:
Hadiste geçen, «kurumadıkları müddetçe» ifadesi, o dalların yaÅŸ kaldıkları müddetçe tesbih ettiklerine iÅŸaret etmektedir ki nitekim âlimlerimiz ÅŸöyle demiÅŸlerdir:
“Kabirlere aÄŸaç dikmekten ve orada Kur’ân-ı Kerîm okumaktan oradaki mevta istifade eder. Bir aÄŸaç dikmek bile ölülerin azabını hafifletirse, bir mü’minin Kur’an okumasından kim bilir ne kadar istifade ederler? Ölüye hediye edilen ÅŸeyin sevabı da kendisine ulaşır.” [3]
YaÅŸ otlar dahi Allah’ı zikreder ve bu zikir sebebiyle ölü kabir hayatına alışır ve o kabre rahmet iner. Kaldı ki eÅŸrefi mahlûk olan insan güzel bir lisan ile Cenab-ı Hakk’ı zikrederse nurun âlâ nur olur.
Ä°ÅŸte bu konu hakkında evliyanın büyüklerinden Mevlana Hazretlerine mürebbilik etmiÅŸ olan Åžeyh Sadreddîn Konevî Hazretlerine de Mevlana Hazretlerinin kabri başında zikir yapılıyor diye ÅŸikâyet edenler olunca Konya’nın ileri gelen büyüklerinin bulunduÄŸu bir mecliste ÅŸöyle buyurur:
“Benim sözümü kabul edersen, derviÅŸlerin sözlerine itimadın varsa, Mevlâna Hazretlerinin ÅŸan ve ÅŸerefi hakkındaki itikadın da saÄŸlamsa, Allah hakkı için bu hususta, hiçbir ÅŸekilde müdahalede bulunma! Bir ÅŸey söyleme! Garazkârların sözlerine uyup itiraz etme! Çünkü bu, velilerden bir nevi yüz çevirmedir.
Allah velilerinin bu çeÅŸit bidatleri, yüce peygamberlerin sünneti mesabesindedir. Onların hikmetlerini veliler bilirler. Kadir olan Allah’ın iÅŸareti olmadan onlardan bir ÅŸey sâdır olmaz. Nitekim velilerin olgunlarından sâdır olan bidat-i hasene, parlak sünnet gibidir, denilmiÅŸtir.”
Mevlana Hz.leri MürÅŸidi kâmil olan bir zattır. MürÅŸidi kâmil zatlar Allah Resulünün yaptığından, söylediÄŸinden gayrısında bir iÅŸ yapmazlar, söylemezler. Peygamber Efendimiz (sav); "Ümmetimin alimleri, Ä°srâiloÄŸullarının peygamberleri gibidir."[4] BuyurmuÅŸtur. Peygamberimiz (sav)'den sonrada baÅŸka peygamberler gelmeyeceÄŸi için, bu vazifeyi deruhte edecek mürÅŸidi kâmiller görevlendirilmiÅŸtir.
Ä°ÅŸte o gönül dostlarından Allah erlerinden ve âşıklarından olan Mevlana’mız yedi yüz otuz dört yıl önce, bunu ÅŸöyle haykırıyor:
“Toprağımdan buÄŸday çıkar da o buÄŸdaydan ekmek yapar da yersen manevî sarhoÅŸluÄŸunu artırır. Hamur da deli divane olur, ekmekçi de... Ekmek ise tandırda mestane beyitler terennüm eder.
Mezarımı ziyarete gelirsen, üstümdeki toprak yığınının raks ettiÄŸini görürsün.
KardeÅŸ mezarıma defsiz gelme, Çünkü, “Allah meclisinde gamla oturmak yaraÅŸmaz.”
Bilal Baba Hz.leri;
“Ebu Hureyre (ra) diyor ki;bir adam sevdiÄŸi hüsn-ü zan ettiÄŸi bir evliyanın, ashabın, büyük bir zatın, âlim ulemanın kabrini ziyaret etse, her kim olursa olsun; anasının babasının hangisinin kabrini ziyaret etse o kabir sahibi onu bilir. Kendisi onun üzerine selam verince tekrar oda kendine selam verir. Onunla tanış olur. Onu iyice tanır, bakar. Hatta onun yanından kalkıncaya kadar ona sevgiyle kimseye bakar.”[5] Amma sen görmezsin. Onun bakışı ruhanidir. Cesetle deÄŸil bizim gibi. Onun ruhu senin etrafında dolaşır sen bilmezsin.
KardeÅŸim, evliya ziyaretini inkâr edenler, evliya kabrine gitmeyi inkâr edenler, büyüklerin kabirlerini ziyaret etmeyi inkâr edenler düÅŸünsünler.
Yine bir hadis-i ÅŸerifte buna dair Peygamberimiz (sav) Hz.leri buyuruyor ki;
“Bir ölü öldükten sonra kendini yıkayanı bilir. Kefene saranı bilir. Kucağına alıp kabre indireni bilir.”[6]
Cenaze namazını kılanları bilir. Hatta öyleleri de var ki kendi ruhaniyetinde kendi cenaze namazına durur beraber cemaatle cenaze namazını kendi kılar. Biz Müslümanız elhamdulillah. Mezhebimiz ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebidir.
Ä°manınız kuvvetli olsun. Öyle imanı, itikadı zayıflatanların sözlerine bakmayın. Bunlar iman iÅŸidir. Ä°mandan sizi mahrum etmek istiyorlar.
Hazreti Enes ibni Malik radiyallahu anhu hazretlerindendir bu hadis-i ÅŸerif. Öyleyse ehl-i sünnet ve’l-cemaat mezhebinin itikadına karşı aykırı söyleyenleri red ediniz.” Buyurmaktadır.
Ziyaretin belli bir adabı vardır. Kuran okuyacak, zikir yaptıracak ya da dua edecek kiÅŸi kıbleyi arkası alır varsa çevresinde kiÅŸiler halaka düzeni alarak sıralanılır.
İmam-ı Azam hazretleri buyuruyor ki:
Abdullah ibni Ömer hazretlerinden bildirdiÄŸine göre, Kabr-i saadeti ziyaret eden, Kıbleye arkasını, yüzünü kabre döner. Sonra, (Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh) der. Kabr-i ÅŸerife dönmek ve kıbleyi arkaya almak sünnettir.[7]
Kabir ziyaretinde zaruretsiz konuÅŸmamalı. Oradaki zatın ruhunun bizi gördüÄŸünü bilmeli. SaÄŸlığında yanındaymışız gibi edebi muhafaza etmeli. BaÅŸka iÅŸle meÅŸgul olmamalı. Orası oturulacak, sohbet edilecek yer deÄŸildir. Edeple dua edip çıkılmalı. Normal kabirlerde bile gülmek uygun deÄŸildir. Kabirde gülmek hadis-i ÅŸerifle yasaklanmıştır. Kabir ziyaret ederken, kıbleyi arkada bırakıp, ölünün yüzüne karşı oturup selam vermek müstehabdır. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez.[8]
Kıbleyi arkada bırakıp, ayak tarafında, ayakta durmak efdaldir.[9]
Resulullah, Baki kabristanını ziyaret eder, mezar yanında ayakta dua ederdi. [10]
Ayakta ziyaret etmek, oturarak ziyaretten efdaldir.[11]
Kabir başında zikir çekmek caiz midir?
Yukarıda belirtiÄŸimiz hadis ÅŸeriflerden anlaşılacağı üzere kabir başında zikir çekmek bizzat peygamber (sav) efendimizin yaptığı bir sünnettir. Kabir başında zikir çekmek, kabir başında kuran-ı Kerim okumak veya dua etmekle aynı hükümdedir. Kabir başında okunan Kuran-ı Kerim, yapılan zikir, edinilen dua mevtanın ahireti için bir fayda saÄŸlamaktadır. Vefat eden bir kiÅŸi için istiÄŸfar etmek, ona dua etmek ayetle bize tavsiye edilmiÅŸtir;
"Onlardan, sonra gelenler ÅŸöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiÅŸ olan kardeÅŸlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma."[12] Buyurarak Cenab-ı Hak, daha önce iman edip de göçmüÅŸ olan kardeÅŸleri için istiÄŸfar eden müminleri övmüÅŸtür. EÄŸer istiÄŸfarın ölülere bir faydası olmasaydı, Allah Teâlâ onları övmezdi.
Peygamber Efendimiz (sav) de "Ölüye namaz kıldığınız zaman ona gönülden dua edin."[13] buyurmuÅŸ ve kendisi de kıldığı cenaze namazlarında ölü için dua etmiÅŸtir. Åžayet bu namaz ve duanın ölüye bir faydası olmasaydı, Rasulullah (sav) Efendimiz bunu ne kendi yapardı ne de baÅŸkalarına emrederdi.
Peygamber Efendimiz (sav);
"Her kim kabristana girer de Yasin Sûresi'ni okursa o gün Allah kabirdekilerin azaplarını hafifletir. Okuyana oradakilerin sayısınca sevap verilir."[14]
"Yasin, Kur'ân'ın kalbidir. Onu bir kimse okur ve Allah'tan âhiret saadeti dilerse, Allah onu maÄŸfiret buyurur. Yâsin'i ölülerinizin üzerine okuyunuz."[15]
Bu hadis-i ÅŸerif, Yasin süresinin hem ölüm döÅŸeÄŸinde olan hastaya okunmasına, hem de ölmüÅŸ müminlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunabileceÄŸine iÅŸaret etmektedir.
Ä°slâm âlimleri, ölünün ruhuna Kur'ân okunduÄŸu zaman, peÅŸinden bir dua ile ruhlarına bağışlanmasını tavsiye etmiÅŸler, Sahabiler de bu ÅŸekilde yapmışlardır. Ä°mam-ı Beyhakî'nin bir rivayetinde, Abdullah bin Ömer'in ölülerin ruhuna Bakara sûresinden okunabileceÄŸini tavsiye ettiÄŸi anlatılmaktadır.[16]
Peygamber Efendimiz (sav);
Ölülerinize (ölüme yaklaÅŸanlara) lâ ilâhe illallah demeyi telkin ediniz.”[17] buyurmuÅŸtur.
Hanefî ile Hanbelî âlimlerine ve Åžafiî ve Malikîlerin sonradan gelen âlimlerine göre, ölü yanında okunan Kur'an'ın sevabı ile Kur'an okumanın peÅŸinden yapılan dua, orada bulunmasa da ölüye ulaşır. Kur'an okumanın akabinde dua etmek ise daha çok kabule ÅŸayandır ve kabul edilmesi daha çok umulur.
Hanefîlere göre, insan yaptığı amelin sevabını baÅŸkasına bağışlayabilir. Ä°ster namaz olsun, ister oruç olsun, ister sadaka ve benzeri ÅŸeyler olsun fark etmez. Bunların sevabını ölüye bağışlamak, kendi sevabından bir ÅŸey eksiltmez.
Mâlikîlere göre, Kur'an okuyup zikir yapmakta ve bunların sevabını ölüye bağışlamakta bir sakınca yoktur. Ölü için de Allah'ın izniyle sevap hasıl olur.[18]
Bir evliya türbesinin başında zikir yapmak caiz midir?
Bir evliya türbesini ziyaret etmekte amaç onlarının manevi feyz himmetlerinden faydalanmak içindir. Kabir ziyaretinde okunan tilavetler, çekilen zikirler, yapılan dualar baÅŸta Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri olmak üzere yatan evliyanın ruhuna bağışlanır ki o zatların manevi himmeti, ÅŸefaatine nail olalım.
Acluni bu rivayetiyle Peygamber Efendimiz (sav)
"Ä°ÅŸlerinizde ÅŸaÅŸkınlığa düÅŸtüÄŸünüz zaman kabir ehlinden yardım isteyiniz." [19]
Salih kiÅŸilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber (sav)'in kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık saÄŸlar ve yüce duyguların oluÅŸmasına vesile olur. Hz. Peygamber (sav)'in ve Allah'ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için yolculuÄŸa çıkmak menduptur. Bir hadis-i ÅŸerifte;
"Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiÅŸ gibi olur." [20] buyurulmuÅŸtur.
Cennet Mekân Abdullah Baba Hz.leri evliya kabirlerini ziyaret eder, müsait bir ortam varsa zikir yaptırır. Kabrin başında sırasıyla Tevhid-i ÅŸerif, Lafza-i celal, Hay, Hu, esmalarını okutur. Daha sonra Kur’anı kerim okuyup, dua ettirir ardından yapılan zikrin, okunan Kur’anın sevabını yine Peygamber (sav) Efendimizden baÅŸlamak üzere silsile-i saadete hediye ettirir bizlere ÅŸu tavsiyede bulunurdu;
Evladım, usul ve adabına uygun olarak bir evliyanın kabrini ziyaret ettiÄŸiniz zaman Allah’ın (cc) evliyaları bu yaptığınız zikre iÅŸtirak eder. Bazen de Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere gurubuna dâhil olduÄŸumuz piran efendilerimiz de manen teÅŸrif ederek ziyarette bulunanlara rahmetle karşılık vererek himmette [21] ve duada bulunur, müÅŸküllerini sıkıntılarını giderirler.
Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri;
“Yaptığınız iÅŸler, kabirde olan yakınlarınıza ve tanıdıklarınıza bildirilir. Ä°yi iÅŸlerinizi görünce sevinirler. Böyle olmayan iÅŸleriniz için, ya Rabbi! Bizi doÄŸru yola kavuÅŸturduÄŸun gibi, bu kardeÅŸimizi de kavuÅŸtur. Ondan sonra ruhunu al, derler." [22] BuyurmuÅŸlardır.
Ä°bn-i Abidin Hazretleri "Reddü'l-Muhtar" isimli kitabının önsözünde ÅŸöyle anlatıyor:
"Ä°mâm-ı Åžafii Hazretleri, Ä°mâm-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'ne karşı çok edepli, saygılı idi. 'Ebu Hanife ile bereketleniyorum. Onun kabrini ziyaret edip faydalara kavuÅŸuyorum. Güç bir sual karşısında kaldığım zaman, iki rekât namaz kılıp, Ebu Hanife'nin kabrine gelerek onun yanında Allah-u Teâlâ'ya duâ ediyorum ve duâm hemen kabul olup isteklerime kavuÅŸuyorum. Cevabı hemen hatırıma geliyor.' buyurmuÅŸtur."
Üstadımız Abdullah Baba Hz.lerinin kabrini ziyaret edep ve adabı nasıl olmalıdır?
[1] Ahmed, III, 360, es-Suyûtî, Åžerhu’s-Sudûr, s. 157. es-Suyûtî, el-Leâli’l-Masnûa, II, 434.
[2] Buhârî, Vudû’, 55, Ä°.Mace
[3] Kur¬tu¬bî, X, 267
[4] Razi, Tefsir, VIII/302; Neysaburi, Tefsir: I/264; KeÅŸfu’l-Hafa: II/64
[5] Deylemi, el-Firdevsü bi Me’sûri’l-Hıtab, c.4.s.19/6053 (Beyrut). Camiu’l-Ehadis, c.19.s.169/20485. Ä°bn-i Hacer el-Askalani, Lisanü’l-Mizan, c.3.s.297/1240 (Beyrut)
[6] Tabarâni El Mu’cemu-l-Evsat c.3.s.257/7438(Kahire), El Kazvini Et Tedvin fi Ahbâri Kazvin c.3.s.303(Beyrut)
[7] Müsned
[8] Ä°hya
[9] Redd-ül-muhtar
[10] M. Nasihat
[11] Ä°bni Hacer-i Mekki
[12] HaÅŸr Suresi 10.
[13] Ebu Davud, Sünen, Cenaiz, 59.
[14] Ä°bn-i Abidin, Reddü'l Muhtar, Ä°st. 1983, 3/503
[15] Müsned, 5/26
[16] Beyhaki, 4/56
[17] Müslim, Cenâiz 1, 2; Tirmizî, Cenâiz 7
[18] Vehbe Zühaylî, Ä°slam Fıkhı Ansiklopedisi,3/98-100.
[19] Kesfu’l Hafa; 1/85 HbNo: 213)
[20] Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu'l-Usûl, II, 190
[21] Himmet: ilahi nurla temizlenmiÅŸ ve takva ile yücelmiÅŸ ruhların, Allah’ın izniyle muhtaç kullara yardım etmesidir. Bu âli ruhlar zamana baÄŸlı deÄŸildir, mekân ile sınırlanmazlar. Maddi ÅŸartlar onlara engel olmaz.
[22] Müsned, 20/114; Hakim-i Tirmizi, Nevadiru’l-Usûl, 2/260
Okunma Sayýsý : 9397 Soru Tarihi: 6/4/2016