SORU ARA
RASTGELE SORU ÝNCELE
SON SORULAN SORULAR
SORULAN SORU
Allah heryerde ve sonsuz deÄŸil mi? O zaman bizim yani kainatın onun içinde olması gerekmez mi? Böyle düÅŸünmek Allah'a yer bildirmek midir? Allah heryerdenin kastı nedir?
CEVAP
Allahu Teâla ve Tekaddes hazretleri zatı ile deÄŸil ama bütün sıfatlarıyla kâinatta daim ve kaimdir. Öyle olduÄŸu için bütün varlık âlemi yani her ÅŸey Onun sıfatlarının bir tecellisi, varlığının bir delilidir. Kâinatta zerreden kürreye, canlı cansız her ÅŸeyin son derece ahenkli yaratıldığının, devamlılık dengesinin kurulduÄŸunu sevk ve idaresinin programlamış olduÄŸunu görürüz. Yani nereye ve neye bakarsak bakalım Allah (cc) dan bir iz görürüz. Bu izler ÅŸekli ve ÅŸemali anlamında deÄŸil sıfatları anlamındadır. Zatı anlamında Allahu Teala Hz.lerine ÅŸekil, ÅŸemal, zaman, mekan tayin edemeyiz. Bu imanımızın bir gereÄŸidir
Cenab-ı Zülcelal Hz.leri Ayeti Kerimesinde;
“Ve lillâhil meÅŸriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).”
“DoÄŸu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Åžüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniÅŸtir, O her ÅŸeyi bilendir. “[1]
Ayeti kerimede “Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır.” Derken yüce Yaradanımız nereye bakarsanız bakın Allah’ın veçhesi oradadır. Allahu Teâlâ’nın ilmi vasidir [2] yani geniÅŸ olandır, tüm kâinatı kuÅŸatır. Bu imanın ÅŸartıdır, bizde böyle iman ederiz.
Allahu Teâlâ ve Tekaddes hazretleri ilk olarak Efendimiz (sav) Hazretlerinin nurunu yaratmıştır. Ä°lk var olunan Hakikat i Muhammediyedir. Buna taayyün-ü Evvel denir.
Hz. Cabir anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü! Anam-babam sana feda olsun, Allah’ın her ÅŸeyden önce ilk yarattığı ÅŸeyi bana söyler misiniz?” diye sordum. Åžöyle buyurdu:
“Ey Cabir! Her ÅŸeyden önce Allah’ın ilk yarattığı ÅŸey senin peygamberinin nurudur. O nur, Allah’ın kudretiyle onun dilediÄŸi yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir ÅŸey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateÅŸ / cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneÅŸ, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı." [3]
Cenâb-ı Hak, insanlığın babası Hz. Âdem'i yaratmıştı. Allah kendisine “Ebu Muhammed” künyesini ilham etmiÅŸti. Hz. Âdem bunun hikmetini sorunca da Allah (cc) :
“Başını kaldır ArÅŸa bak” dedi. O da başını kaldırıp bakınca Arşın sütunlarında “Muhammed”’in nurunu gördü. "Ya Rabbi, bu nur nedir" diye sordu. Allah (cc) cevap olarak ÅŸöyle buyurdu:
"Bu senin zürriyetinden bir peygamberin nurudur ki, onun ismi göklerde Ahmed ve yerlerde Muhammed'dir. EÄŸer, o olmasaydı, seni yaratmazdım!" [4]
Allahu Teâla ve Tekaddes hazretleri nuru Muhammediye yaratmış, bu nurla da zerreden kürreye her ÅŸeyi yaratmıştır. Bütün varlıklarda onun nefsi natikasi [5] vardır. Kendi varlığı içerisindeki özü, bir numune vardır.
Allah-u Teala; “Ey ehl-i kitap! Resûlümüz size Kitap'tan gizlemekte olduÄŸunuz birçok ÅŸeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.” [6] ayettin de geçen “nur” ifadesi ile kastedilen Hakikatı Muhammediye’dir. Aleyhisselatuvesselam Hazretlerinin nuru Muhammediyesi bütün kâinatı sardığı için sıfatlar âleminde her zerrede Onun varlığını görürüz.
Misal vermek gerekirse güneÅŸi görüyoruz, güneÅŸte Rezzak sıfatının tecellisi var. GüneÅŸ olmazsa Dünya’da nebatat anlamında hiçbir ÅŸey yetiÅŸemez. Åžafi isminin tecellisi var. GüneÅŸ ışınlarından vücudumuz D vitamini almakta. Alim isminin tecellisi var. GüneÅŸi nerdeyse bilmeyen yok. Habir isminin tecellisi var. GüneÅŸ saniyesi saniyesini atlamıyor, her ÅŸey bir program içinde yürüyor. GüneÅŸ’te rahmet sıfatının tecellisi var. Kahhar isminin tecellisi var. GüneÅŸ yüksek ısı kaynağı ve çok GüneÅŸ’te kaldığımızda vücudumuz zarar görmekte, ölümcül sonuçlarla karşılaÅŸmaktayız. Allah (cc) yaratılmış olan her bir ÅŸeye doksan dokuz esmasıyla tecelli etmiÅŸtir.
Peygamber Efendimiz (sav);
“Allah’ın zatını düÅŸünmeyin, onun nimetlerin düÅŸünün.”[7] BuyurmuÅŸlardır.
Bir gün Allah’ın Resulü yolda rastladığı bir topluluÄŸa garip hallerini merak edip onlara sorar:
-Ne düÅŸünüyorsunuz böyle? Onlar:
- Allah’ın zatını düÅŸünüyoruz. dediler.
Rasulullah (sav) :
- Allah’ın yarattıklarını tefekkür edin, fakat zatını düÅŸünmeyin! Çünkü anlamaya güç yetiremezsiniz. Yoksa [bir ÅŸeye benzeterek] helâk olursunuz. [8] buyurmuÅŸlardır.
Hadislerden de anlaşılacağı üzere Allah’ın zatını düÅŸünmek doÄŸru deÄŸildir. Kâinatta ki var olan her bir ÅŸey Allah’ın (cc) sevk ve idaresidir, bunu da sıfatların tecellileriyle yapar. Bu da Allah’a (cc) zaman ve mekân izah etmek deÄŸildir.
Allah zaman ve mekândan münezzehtir. inancı ehlisünnetin temel akidesidir.
Peygamber Efendimiz (sav);
“Allah vardı, onunla birlikte hiçbir ÅŸey yoktu.”[9] Hadisi ÅŸerifinden de anlaşılacağı üzere tüm kainatın da içinde bulunduÄŸu yaratılmış varlıktan hiç bir eser yokken, Allah vardı. Ebedi ve ezeli olmanın anlamı budur. Sonradan yaratılmış olan gökte ya da kainatta demek sıfatlarıyla zatını karıştırmak olacaktır.
[1] Bakara Suresi 115
[2] Vasi: sonsuz genislik ve tahammul sahibi, nimeti bol olan.
[3] el-Mevahibul-Ledünniye, Aclunî, 1/265-266)
[4] Kastalanî, el-Mevahibü'l-Ledünniye, Kahire, ts.1/47
[5] Nefs-i Natıka: Nefs-i natıka Allah’ın Nur’larından bir nurdur. Zatıyla kaimdir, mekanı yoktur. Allah’tan geldi, Allah’a gidecektir. Nefs-i natıka Allah’û Tealanın Zat’ının, muhabbetinin, nurunun, gölgesinin mazharıdır. Nefis mukaddem ve ezelidir. Allah’ın Zatına mahsus sıfatların mazharıdır.
[6] Maide Suresi 15
[7] Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5707
[8] Ebu-ÅŸ-Åžeyh, Ä°bni Ebi-d-Dünya
[9] Kenzu’l-ummal, h. No: 29850; Bkz. Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.
Okunma Sayýsý : 6172 Soru Tarihi: 10/23/2016