SORULAN SORU

Ahir zaman fitnelerinden korunmak için ne yapmalıyız?

CEVAP

Ahir zaman fitnelerinin ümmeti Muhammed üzerine saÄŸanak bir ÅŸekilde bir zamanı ve dönemi yaşıyoruz. Peygamberimiz (sav) mucizeyi peygamberiye olarak ümmetinin bugün başına gelen hadiseleri bindörtyüz küsur sene önce haber vermiÅŸ, ümmetini dikkatli olmaya davet etmiÅŸtir.

Huzeyfe (ra) Hazretleri buyuruyorlar ki:

Allah’ın Rasulü (sav)  sabah namazını kıldırdı ve bize sohbet etmek için minbere çıktılar. Taki öÄŸle vakti girene kadar Efendimiz aleyhisselatü vesselam sohbet ettiler. Sonra bize namazı kıldırdılar. Sohbete kaldıkları yerden devam ettiler. Ä°kindi vakti girdi. Tekrar namazı kıldırdılar ve ümmetinin başına kıyamete kadar gelecek bütün hadiseleri tek tek anlattılar.

Bizde kendisine dedik ki “Ya Rasulullah, bahsetmiÅŸ olduÄŸunuz bu felaketler bu sıkıntılar ümmetin başına ne zaman gelecek?”

Efendimiz aleyhissalatü vesselam “Gününüzden arta kalan kadardır.” buyurdular. Biz güneÅŸe baktığımızda nerdeyse dağın arkasına doÄŸru geçmek üzereydi.

Rahmet Peygamberi zikredeceÄŸimiz hadiseleri ümmetine ahir zamanda meydana gelecek tuzaklara düÅŸmemesi adına öÄŸütlemiÅŸtir.

Efendimiz (sav) buyurdular ki, “Ümmetim ahir zamanda yetmiÅŸ üç fırkaya ayrılacak”,(meÅŸayıhı kiramın ÅŸöyle bir ifadesi var,“Bu hadisi ÅŸerif ile ilgili belki Efendimiz aleyhisselatü vesselam çokluktan kinaye olarak yetmiÅŸ iki dedi. Belki bin fırkaya ayrılacak dediler.”)YetmiÅŸ ikisi fırkayı daalle sadece bir tanesi fırkayı naciyedir.”

Sahabeyi kiram sordular “Ya Rasulullah! Bu bir fırkayı naciye kimdir?” Selamete çıkanlar kimlerdir, Peygamber Efendimiz (sav) Hz.lerinin vereceÄŸi cevaba çok dikkat etmeliyiz.

Allah Rasulü Benim ve Ashâbımın yolu üzere olan fırkadan baÅŸka hepsi cehenneme gider. [1] buyurdular. Åžimdi ehlisünnet velcemaat olduÄŸunu iddia eden ama ÅŸeytanın tuzaklarına düÅŸmüÅŸ olan farklı meÅŸrep ve mezhepte karşımıza çıkan nice insanları görüyoruz.

Ä°bni Mesud (ra) Hazretleri ÅŸöyle bir hadise anlatıyor:

Allah’ın Resulü ile sohbet ediyorduk. Efendimiz (sav) yere düzgünce bir çizgi çizdiler ve dediler ki,

“Ey ashabım, iÅŸte bu sıratı müstakim olan yoldur.” Sonra kenarına çizgiler çizmeye baÅŸladılar ve “Åžu yollarda başında ÅŸeytanın bulunmuÅŸ olduÄŸu sıratı müstakimden ayıran yollardır.” dediler ve ÅŸu ayeti kerimeyi okudular:

“Bir de bu benim dosdoÄŸru yolumdur; hep onu takip edin, sizi onun yolundan saptırıp parçalayacak baÅŸka yolları takip etmeyin! Duydunuz ya, O, korunup takva sahibi olasınız diye bunları size emretti.” [2]

Maalesef günümüzde Efendimiz (sav) Hazretlerinin iÅŸaret buyurduÄŸu gibi sıratı müstakimde olduÄŸunu söyleyip de belki dile bile alamayacağımız acayip garaip hadiseleri iÅŸitir olduk. Bu sapıtmışlıktan bir tanesi Hazreti Muhammed (sav) Hazretlerini yok saymaktır. Efendimiz (Sav) Hazretlerine, “Siz O Muhammed’e tâbi oluyorsunuz aslında siz, O Muhammed’e tapıyorsunuz.” diyorlar. Siz onun hadisi ÅŸeriflerini aslında tatbik ediyor diyorsunuz da gerçek de siz Kuran’dan baÅŸka kitaplara tabi oluyorsunuz ona inanıyorsunuz diyorlar oysa Rabbimiz Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri;

“De ki: Allah'a ve Peygambere itaat edin! EÄŸer aksine giderlerse, ÅŸüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez”[3] diyor.

Gerçi bu ifadeleri Yahudiler, Hazreti Peygamber (sav) döneminde de söylüyordu. Medineyi Münevvere’de Efendimize dediler ki,

“Ya Muhammed (sav) biz zaten Allah’ı seviyoruz. Allah da bizi seviyor. Sen ne oluyorsun ki biz Sana tabi olacağız?”

Bunun üzerine Allah-u Zülcelal Hazretleri tekrar ikaz etti. Efendimizin ÅŸahsında bin dört yüz küsur sene sonra yine kullarına hitap ediyor,

“De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.”[4]

Demek ki muhabbetullaha vasıl olmak Hazreti Muhammed-ül Mustafa’nın yolunda gitmekle mümkündür. Onu sevmekle mümkündür. Ona tabi olmakla mümkündür. Onun karşısında irade koymamakla mümkündür. Åžimdi profesörler çıkıyorlar, siz peygambere tapıyorsunuz, diyecek kadar küstahlaşıp televizyon ekranlarında insanlara sözüm ona vaaz ediyorlar. Bakın AÅŸk Eri Mevlana’mız ne diyor:

Cenabı Muhammed Mustafa’ya, sahabeyi kiramla bir hurma bahçesinde oturdukları sırada bir karpuz getirdiler. Sahabeler de onu suyun içerisine koydular. Efendimiz (sav) biraz sonra dediler ki, ey ashabım ÅŸu karpuzu getirseniz de yesek. Sahabeden bir tanesi dedi ki, ya Rasulullah biraz daha soÄŸusa da yesek mi ki? Bir baÅŸkası da, ya Rasulullah yemeÄŸi yiyelim üzerine yesek olmaz mı?

Efendimiz (sav) Hazreti Ali Efendimizin yüzüne baktı. Hazreti Ali Efendimiz hemen gitti, karpuzu getirdi. Efendimiz (sav) önünde kesti. Buyur ya Rasulullah, dedi.

Sahabeler dediler ki ya Ali o kadarını biz de yapardık. Ama Efendimiz daha iyisini yesin diye biz böyle söyledik. Buraya dikkat edilmesi gerekir, Mevlana Hazretleri ne diyor, Hazreti Ali Efendimizi nasıl konuÅŸturuyor, diyor ki,

Aklını Hazreti Muhammed Mustafa’nın yolunda kurban et. Hasbinallah de ki O Allah sana yeter. Hazreti Muhammed Mustafa senin kadar bilmiyor mu, diyor.

Evet, Müslümanlar bizde Hazreti Muhammed-ül Mustafa’nın yoluna tabi olmak mecburiyetindeyiz. Yani sadakatle baÄŸlanmak mecburiyetindeyiz. Nasıl bir sadakat? Sıddıkiyet makamının sultanı Hazreti Ebubekir(ra) Hazretleri gibi…

Biliyorsunuz, Efendimiz Miraç’tan dönünce müÅŸrikler, “Biz bu hadiselere pek inanmadık da gidelim bir de Ebubekir’e soralım” dediler. Ebubekir Efendimize vardılar ve dediler ki “Gördün mü senin adam bir gecede Mescidi Aksa’ya, oradan göklere, Cennet’i Cehennemi gezmiÅŸ gelmiÅŸ. Böyle bir ÅŸey mümkün mü?”

Ebubekir Efendimiz dedi ki, “Onu eÄŸer Muhammed-ül Mustafa söylüyorsa doÄŸrudur.”

Ve doÄŸruca Efendimiz (sav) yanına geldi. Efendimiz mübarek cemalini Ebubekir Efendimize döndürdü. Åžöyle diyordu hal lisanıyla,

“Ya Rasulullah, Benim ÅŸu gözümün gördüÄŸüne deÄŸil Sizin aÄŸzınızdan çıkan söze itibar ederim. Teslimiyet ve sadakat ancak bunu gerektirir.”

Onun için diyor ki AÅŸk Eri kendi lisanında söylüyorum:

Men bende-i Kur'anem eger can darem

Men hâk-i reh-i Muhammed Muhtarem

Eger nakl kuned cüz in kes ez güftarem

Bizarem ez u vez an suhen bizarem

SaÄŸ olduÄŸum müddetçe Kuran’ın bendesiyim ben

Hazreti Muhammed Mustafa’nın yolunun tozu toprağı yine ben,

Biri benden bundan başkasını naklederse,

Ondan da onun sözünden de ÅŸikâyetçiyim, diyor Mevlana Hazretleri. Rabbim yolundan ayırma bizleri.

Cennet Mekan Abdullah Baba (ks) Hz.leri

“Tabi ki Hazreti Muhammed-ül Mustafa bir beÅŸerdir. Ancak sıradan bir beÅŸer deÄŸil. O”Hayrul BeÅŸer”dir. Onun sözleri sıradan söz deÄŸil, Allah’ın kelamı ilahiyyesidir, derdi ve “O, hevâdan (arzularına göre) konuÅŸmaz. O(nun konuÅŸması kendisine) vahyedilenden baÅŸkası deÄŸildir.”[5] ayeti kerimesinin fehvasınca Allah’ın konuÅŸturmasıdır.” derdi. Rabbim ÅŸefaatlerine nail kılsın.

AÅŸk Eri Mevlana Hazretleri öyle diyor, “Sen Onu sıradan bir beÅŸer olarak görme. Ebu cehil de bir insan evladıydı. Muhammed-ül Mustafa da bir insan evladıydı. Ancak putların önüne gelince ebu cehil eÄŸilir, putlara secde ederdi. Muhammed-ül Mustafa putların önünden geçerken bütün putlar Ona secde ederdi.”

Belki birileri karşınıza çıkabilir. Bu ahir zaman fitnelerini sürekli salık olarak veriyorlar, “Hadisi ÅŸeriflere fazla da itibar etmeyin. ÇoÄŸu sahte sahih deÄŸil. ”Diyorlar. Bunlara sakın itibar etmeyiniz. Çünkü Efendimiz (sav), “Karınlarınız tok sırtlarınız da bir yere yasladığınız bir halde emir ve yasaklarıma dair benimle ilgili bir haber geldiÄŸinde ya hadisi ÅŸerifleri Onun sözlerini de bırakın da biz Kuran’daki Ä°slam’a bakarız dediÄŸiniz bir halde mahÅŸer gününde karşıma gelmeyiniz” [6] diyor.

Ä°bni Mesud (ra) Hazretleri sahabeyi kirama sohbet ediyorlarmış. Sohbet esnasında kadınlarla ilgili ÅŸöyle bir meseleden bahsediyor:

Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki vücuduna dövme yaptıran kadınlar (O dönemde vücutlarına ben yaptırırlarmış. GüzelleÅŸme uÄŸruna kaÅŸlarını aldıran kadınlara, diÅŸlerini törpületen kadınlara, bedenlerini beÄŸenmeyip de bedenlerine müdahale ettiren kadınlara Allah lanet etmiÅŸtir.” buyuruyor.

Tabi bu hadisi ÅŸerif Medine’yi Münevvere’de EsedoÄŸullarından Ümmü Yakub isimli bir kadının kulağına gidiyor. Ä°bni Mesud Hazretlerine geliyor diyor ki “Sen böyle bir hadisi ÅŸerif okumuÅŸsun doÄŸrumu?” O da diyor ki “Tabiki doÄŸru” Bunun üzerine kadın(bakın burası çok önemli)“Ben Kuran’ın içerisinde böyle bir yasaÄŸa rastlamadım. Kur’an’da böyle bir ÅŸey yok ki!” diyor.

Ä°bni Mesud Hazretleri, “Demek ki sen Kur’an’ı okumamışsın. Zira HaÅŸr suresinde Allah-ü Teâlâ Zülcelal Hazretleri, “Peygamber size her ne emir verirse onu tutun, yasakladığından da sakının”[7] ayetini demi okumadın, diyor.

Onun için diyeceÄŸiz ki Efendimiz (sav) bize neyi emrettiyse alır başımıza taç ederiz neden men ettiyse biz ondan da kaçarız. O Amentü’deki “verusuluhi” diye okuyoruz ya o imanın muhtevasında bunlar da vardır.“Feintevellev”in (yüz çevirmesinler) içinde bunlar da vardır. Rabbim, Efendimiz aleyhisselatü vesselama hakkıyla baÄŸlananlardan eylesin.

Çan, hazan ve ezan diyorlar, biz Ä°brahim’in çocuklarıyız diyorlar.

“Ä°brahim, ne yahudi ne de hıristiyandı; fakat O, Allah'ı bir tanıyan dosdoÄŸru bir Müslümandı, müÅŸriklerden de deÄŸildi.” [8]diyor ayeti kerimede. EÄŸer biz düsturumuzu Kur’an ve Sünnet’ten almış olsaydık dünya menfaati karşılığında böyle bayağı ÅŸeylere giriÅŸmiÅŸ olmazdık. Evet, dinler arası diyalog diye bir ÅŸey yoktur. Bakın Rabbimiz kullarını nasıl öÄŸütlüyor,“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar.”[9]

Ukrayna’da seksen kiÅŸi öldü diye Amerika’nın dışiÅŸleri bakanı gidiyor, yas ilan ediyorlar. Binlerce yüz binlerce Suriyeli ölüyor kılını kıpırdatmıyorlar. Hani dosttunuz siz? Biz Ä°sa Aleyhisselama Musa Aleyhisselama imanın gereÄŸi olduÄŸu için inanırız da onlar Peygamberimize terörist diyecek kadar alçaklaÅŸmışlar, bunu nasıl kabul edebiliriz? Avrupa’da bir kilisede üçü yani Hıristiyan, Yahudi ve sözüm ona Müslüman’ım diyenler toplanıyorlar. Müslümanlar da ezanı Muhammediye’yi  okuyor. Bakın ezanı Muhammediye diyorum Muhammedî ezandır. Müezzin efendi “eÅŸhedüellailaheillallah”, diyor ondan sonra “hayyealessalah hayyealessalah”a geçiyor. EÅŸhehüenne Muhammeder-rasulullah” demiyor. Niye demedin diye soruyorlar,“E vallahi unuttum” diyor. Unutanı da unuturlar.

Rabbim bunlara fırsat vermesin. Efendimiz Uhud’a savaÅŸa giderken Abdullah ibni Ubeyd üç yüz yahudi ile Efendimizin safına katıldı. Efendimiz Ä°slam ordusuna ÅŸöyle bir baktı. Onları görünce buyurdular ki,“Bunlar Ä°slam oldular mı?” Sahabeler, “hayır ya Rasulullah” dedi. Bunun üzerine Efendimiz, “Derhal onları ordunun içerisinden çıkartın. Bunların olduÄŸu bir yere Allah’ın inamı, ihsanı, rahmeti, bereketi inmez.” buyurdular.

Evet böyle diyenlere hadi oradan deyin ve yolunuza sımsıkı yapışıp yolunuza devam edin kardeÅŸlerim. Efendimiz (sav) buyurdular ki,

Ey ashabım!(Åžahsında ey ümmetim)Sizin üzerinizden ilk alınacak ÅŸey samimiyetiniz. HuÅŸu üzerinizden gidecek. Sonra namazları terk edeceksiniz. Sonra sapık supuk adamlar çıkacak da diyecekler ki kadınlar özel hallerinde namaz kılabilir, mescide girebilir. Öyleki ey ashabım! Sizler yahudiler ve Hristiyanlara o kadar çok benzeyeceksiniz ki (Efendimiz mübarek nalinini çıkardı)ÅŸu nalin diÄŸer naline ne kadar benziyorsa sizde onlara o kadar benzeyeceksiniz.”dedi. Geçen Ä°stanbul’da papaz vaaz ediyor, “Ey Hristiyan kızları, boÄŸazlarınıza kolye olarak istavroz takınız. Zira sizi Müslüman kızlarından ayırt edemiyorum.” diyor.

“Sizden öyle adamlar gelecek ki beÅŸ vakit namaz da neymiÅŸ canım üç vakit kılsanız yeter diyecekler” diyor Efendimiz (sav). Eski diyanet iÅŸleri baÅŸkanı çıkmış, namaz üç vakittir beÅŸi nerden çıkarttılar, diyor.

“Öyle insanlar türeyecek ki içimizde münafığın fasığın ne iÅŸi var. Bizim imanımız gökteki meleklerin imanı gibidir. ”Hani diyorlar ya kalbime bak kalbime diye. Nüfus cüzdanı Müslümanları. “Ey ashabım bu adamları gördüÄŸünüzde iyi bakın. Zira Allah-uZülcelal Hazretlerinin mahÅŸer gününde bunları deccal ile beraber haÅŸretmesi Allah’ın üzerine bir haktır.”diyor. Rabbim muhafaza eylesin.

Peki, ne yapmamız lazım? Niyazi Mısri Hazretleri buyuruyorlar ki,

“Savmu salât-ı hac ile sanma zahit biter iÅŸin,

Ä°nsanı kâmil olmaya lazım gelen irfan imiÅŸ”

Onun için bir irfan ehline bir mürÅŸidi kâmilin himmet ve feyzine muhtacız. Kitapları okuyup da kitaplardan anladıklarını insanlara din diye yutturanların yoluna deÄŸil aklının erdiÄŸini söyleyenlerin yoluna deÄŸil, Muhammed-ül Mustafa’nın yolunda süluk etmiÅŸ Allah- ı Zülcelâl Hazretlerinin övgüsüne mazhar olmuÅŸ kimselerin yoluna. Kim bunlar? Bir kutsi hadiste Allah-u Zülcelâl Hazretleri bakın mürÅŸidi kâmilleri nasıl anlatıyor:

“Kulum Benimle iÅŸtigal etmeye baÅŸlayınca kulumun fikrini, zikrini, lezzetini, maksadını kendi zikrim üzerine sabit kılarım. Kulum Bana âşık olur Bende kulumu severim. Halkın yanıldığı yerde onlar yanılmazlar. Onların sözleri peygamberlerin sözleri gibidir. Onlar gerçekten benim yiÄŸit ve bahtiyar kullarımdır. Ne zaman ki yer ehline azap edecek olsam onları zikrederim de onlar hürmetine bütün bela ve musibetleri kaldırırım. Peygamberler ismet sıfatıyla masum ve muhafaza altında oldukları gibi peygamber varisi evliyalar da mürÅŸidi kâmil olan zatlar da muhafaza altındadırlar onlara hiçbir korku yoktur. Bunu Rabbimiz söylüyor, “Allah’ın dostları için hiçbir korku yok onlar mahzun da olmazlar”[10] buyuruyor. Gerçi kelam ehlinin pek hoÅŸuna gitmez bu söylediklerim. Tabi insanın bunu idrak edebilmesi için mana âlemine, o okyanusa, o ummana bir dalması lazım. Çünkü adamın aklı sadece okuduÄŸu kadarına eriyor. Efendimiz (sav)  yahut meÅŸayığın görüÅŸü onu hiç ilgilendirmiyor. Rabbim onlara da hidayet etsin inÅŸallahu Rahman. Çünkü Abdullah Babam manevi olarak vazifesini aynen devam ettirmektedir. Geçenlerde Avrupa’dan bir kardeÅŸimiz geliyor. Sen, Abdullah Babamın evladımısın, diye soruyorlar. Adam diyor ki “Biz çok sıkıntılı bir aileydik. Gece rüyamızda bir zatı gördüm. O zât bana Ä°slam’ı öÄŸretti. Namaz kılmayı öÄŸretti. Aralıklarla rüyamda gördükçe kendisinden Ä°slam’ı öÄŸreniyordum.

En son Türkiye’ye gelecektim. Efendim sizi nasıl bulabilirim (ben zannediyorum ki kendisi yaşıyor) dedim. Dedi ki “Evladım ben çok oldu ahirete irtihal ettim. Ä°lla ki beni görmek istersen NevÅŸehir de Kale Camii var. Onun yanında da makamım var. Oraya gel, Beni ziyaret et. Zira Biz vazifemizin başındayız. Nerede daralırsan Ben sana yetiÅŸirim.” dedi diyor. Bu konularla alakalı yüzlerce hadise anlatabilirim ama vaktinizi almak istemiyorum. Birde Üstadımızın bir sohbet esnasında yapmış olduÄŸu ÅŸu ikazı da yapıp sohbeti sonlandırmak istiyorum. Ä°sterseniz Efendimin anlattığı gibi anlatayım. Cennet Mekân ÅŸöyle anlatmıştı:

Peygamber Efendimiz (sav) sabah namazını kılar, namazdan sonra oturur zikrullah yapar bir de ikindi namazından sonra yaparlardı. Bir sabah namazı sonrası Efendimiz (sav)  zikrullah yaptırdıktan sonra sahabeyi kirama sordular, Ä°çiniz de bugün rüya göreniniz var mı? ”Sahabeler dediler ki “Biz görmedik.” Efendimiz (sav) dedi ki “Ey ashabım! Ben bir rüya gördüm. Sahabeyi kiram dediler ki “Hayrola hayırdır inÅŸallah ya rasulullah”

Efendimiz: “Semadan bir ip inmiÅŸ, o ipe sımsıkı tutunmuÅŸum, bir müddet sonra bıraktım. Ebu Bekir sonra Ömer sonra Osman sonra da Ali tuttu ki Ali tuttuktan sonra o ip koptu, diyor.

Ebubekir Efendimiz diyor ki “Ya Rasulullah! Müsaade eder misiniz rüyayı ben tevil edeyim” Efendimiz buyur diyor.

Hazreti Ebu Bekir:“VaÄŸtesîmü bihablillah”Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız ayeti kerimesinin fehvasınca o ip Allah’ın ipidir. Sizden sonra ümmetin irÅŸat ve ikazıyla Ben vazifelendirilsem gerek. Sonra Ömer sonra Osman sonra da Ali, ancak Ali’ye gelince fitne kopacak ya Rasulullah, diyor.

Efendimiz (sav),“Ä°sabet ettin ya Ebu Bekir” diyor.

Hadise uzun olduÄŸu için kısaca  özetliyoruz. Taki Sıffin savaşında Hazreti Ali kerremallahu veche Hazretleri Müslümanların Müslümanları kılıçtan geçirdiÄŸini görünce “Ey Eba Müslim! Ey Eba Müslim! Ey Eba Müslim!” diye bağırmaya baÅŸladı. Bunun üzerine sahabeyi kiramdan MüslimeHavlani Hazretleri geldi,“Buyur ya Emir-el Mü’minin, bir emriniz mi vardı.” dedi. Hazreti Ali Efendimiz,“Seni çağırmıyorum seni çağırmıyorum. Evladımdan Mehdi’yi çağırıyorum. Bu bölük pörçük durum o gelene kadar Ä°slam dünyasından gitmeyecek.”diyor.

Belki burada ÅŸu anda madde madde sayabilirim olacak hadiseleri. Çünkü Efendim kerameten bu hadiseleri hep anlatmışlardı ve ÅŸu güne kadar gerek Suriye’degerek Irak’taki hadiseler ve dünyadaki geliÅŸen hadiselerin hepsini Cennet Mekân zaten önceden anlatmışlardı. Ancak bu konuÅŸmalar internet ortamına girdiÄŸi için fitneye mahal vermemesi adına bunları detaylandırmak istemiyorum. Ancak önümüzdeki zaman dilimin de büyük bir siyasi çalkantıyla birlikte ümmeti Muhammed’in çok büyük sıkıntılara duçarolacağı bir zamana doÄŸru gidiyoruz. Çünkü burası yani TürkiyeCumhuriyeti toprakları Ä°slam’ın son kalesidir. Hilafet yani Ä°slam’ın anahtarı bu topraklarda kaybedildi. Anahtar kaybedilen yerde aranır. Siyonistler yahudiler bunları çok iyi biliyorlar. Onun için her türlü oyunu ve tuzağı oynamaya çalışıyorlar. Pısırık bir Ä°slam anlayışın da olmayınız. Her birimiz dava insanı olmak mecburiyetindeyiz. Ben namazımı kılıyım dersimi çekiyim de gerisine karışmayım bu pısırık bir Ä°slam anlayışıdır. Birebir hepimizin tek tek insanları ikaz ve irÅŸat etmesi lazım. Yani kısacası herkes dininin görevlisidir.Zira emri bilmagrufnehyianilmünker ÅŸeriatın emridir.Bu emir hepimizin üzerinedir.

Rabbim ümmeti Muhammed’i Hafız ismiyle hıfzı muhafaza etsin. Bütün Yahudilerin, siyonistlerin, Hıristiyanların kurmuÅŸ oldukları oyun ve tuzakları ve içimizde ki hainlerin tuzaklarını kendi baÅŸlarına makûs etsin.

Rabbim cümlemizden razı olsun.

2014 vuslat Nuri KöroÄŸlu Hocamızın KonuÅŸmasının özetidir.



[1] Hadîs-i Åžerîf, Suyûtî, el-Câmiu's-SâÄŸîr

[2] En’am Suresi /153

[3] Al-i Ä°mran Suresi /32

[4] Âl-i Ä°mran Suresi /31

[5] Necm Suresi /3-4

[6] ebu davud, sünnet, 5(6), imaret,33; tirmizî, ilim, 10; ibn mace, mukaddime, 2; darimî, mukaddime,49; ahmed b. hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8

[7] HaÅŸr Suresi /7

[8] Al-i Ä°mran Suresi /67

[9] Maide Suresi /51

[10] Yunus Suresi/62




Okunma Sayýsý : 7711

Soru Tarihi: 8/19/2017

Yorumlar
Bu soruya ait yorum bulunmamaktadýr.
Bir Yorum Yazýn
Adý Soyadý *
E-Posta *
Yorum *