SORU ARA
RASTGELE SORU ÝNCELE
SON SORULAN SORULAR
SORULAN SORU
Anne-babamıza karşı görev ve sormululuklarımız nelerdir? Abdullah Baba (ks) Hz.leri anne babamıza karşı görevlerimiz hakkına bizlere neler tavsiye etmiÅŸtir?
CEVAP
Toplum oluÅŸturan temel yapı birimi ailedir. Bu temel yapı birimi bozuldu mu tüm toplum bozulmaya baÅŸlar. Bu sebepten ötürü Ä°slam dini Aile yapısına büyük önem vermiÅŸ bu yapıyı oluÅŸturan anne ve babalara özel ihtimam göstermiÅŸtir.
Allahu Teâla Zülcelal Hz.leri ayeti kerimesinde;
“Ä°nsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düÅŸerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (Ä°ÅŸte onun için) insana ÅŸöyle emrettik: “Bana ve anne babana ÅŸükret. DönüÅŸ banadır.” [1]
“Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doÄŸurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve ana-babama verdiÄŸin nimete ÅŸükretmemi ve razı olacağın yararlı iÅŸ yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliÄŸi devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben müslümanlardanım.”[2] BuyurmuÅŸtur.
Abdullah b. Mesud (ra) Hz.leri;
Peygamber (sav)’e; “Allah’ın en çok sevdiÄŸi amel hangisidir?” diye sordum.
Rasulullah(sav); “Vaktinde kılınan namazdır.” buyurdular. “Sonra hangisidir?” dedim. “Anaya babaya iyilik etmektir.” Buyurdular. “Daha sonra hangisidir” deyince; “Allah yolunda cihad etmektir.” buyurdular. [3]
Her Müslüman Allahu Teâlâ’nın emri olan anne babaya itaat etmeli, karşılık beklemeden iyilikte bulunmalı, onlara karşı saygı ve ÅŸefkat göstermeli, istediklerini yerine getirmeli, memnun etmelidir.
Bir gün bir adam Peygamber (sav) Hz.lerine geldi ve;
"Ana-babamı aÄŸlar bırakarak, hicret etmek üzere beyat[4] etmeye geldim" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama;
-"Onlara dön, nasıl aÄŸlattınsa onları öylece güldür, sevindir" der[5] ve henüz Müslüman dahi olmayan ana-babasının yanına gönderir.
Rabbin ÅŸunları kesin olarak buyurdu: Ancak O'na ibadet edin, ana-babaya ihsan ve iyilik yapın. Birisi yahut ikisi de yanında ihtiyarlarsa sakın onlara 'öf' bile deme, onlara darılma ve yüzlerine bağırma, ikisine de ikram et ve tatlı söz söyle. ikisine de merhamet besleyerek tevazu göster ve de ki:
'Rabbim ikisine de merhamet et, onlar beni küçük iken nasıl terbiye etmiÅŸlerse sen de her ikisine merhamet et.'
"Rabbiniz gönlünüzdekini daha iyi bilir. Ana-baba haklarında iyilik ederseniz Allah size maÄŸfiret eder. Çünkü o, günaha tövbe edenleri muhakkak affedicidir."[6]
Allahu Teâlâ anne babaya öf bile demeyi yasaklarken bizler anne babalarımız hakkında kötü konuÅŸmamalı, onlara sövmemeli, dostlarına ikramda bulunmalıyız.
Rasulullah (sav):
- “Bir kimsenin kendi ana babasına sövmesi büyük günahlardandır” buyurmuÅŸtu.
Ashâb-ı kirâm:
- Yâ Rasulullah! Ä°nsan kendi ana babasına hiç söver mi? deyince:
- “Evet, tutar birinin babasına söver, o da onun babasına söver. Birinin anasına söver, o da onun anasına söver” buyurdu. [7]
Çocuklar, anne babaya karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranmalıdırlar. Ana-babanın bütün söylediklerini Allah'a itaatsizlik söz konusu olmadıkça, dinlemek ve kabul etmek gerekir. Cenâb-ı Allah ÅŸöyle buyurur:
"Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın (ilah tanımadığın) bir ÅŸeyi bana ortak koÅŸman için sana emrederlerse, artık onlara bu hususta itaat etme." [8]
“EÄŸer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir ÅŸeyi bana ortak koÅŸman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle; dönüÅŸünüz yalnız banadır, O zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceÄŸim.”[9]
Ä°nsanın dünyadaki en büyük görevi ÅŸüphesiz ki, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bundan hemen sonra rızasını almamız gerekenler ise, ana-babalarımızdır. Çünkü yukarıda geçen ayetlerde de görüldüÄŸü gibi Allahu Teâlâ, kendisine ibadetten hemen sonra ebeveyne iyiliÄŸi emretmiÅŸ, Peygamberimiz de (sav);
"Allah'ın rızası, babanın rızasında, gazabı da gazabındadır"[10]
Her iÅŸte onların rızasını almaya çalışmalıdır. Onların hizmetlerini kendi hizmetinden önce görmelidir. Öldüklerinde de onları rahmetle anmak, onlar için hayır dua etmek, hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek gerekir.
Bir sahabî; "Ölümlerinden sonra da ebeveynim için yapmam gereken bir iyilik var mı?" diye sorunca Peygamberimiz (sav) ÅŸöyle buyurdu:
"Evet dört haslet vardır:
Onlara hayır duada bulunmak ve Allah'tan, bağışlanmalarını dilemek. Varsa vasiyetlerini yerine getirmek. Dostlarıyla iliÅŸkiyi devam ettirip ikramda bulunmak. Akrabalarıyla iliÅŸkiyi devam ettirmek ki, senin bütün akrabaların ancak onlar vasıtasıyla var olmuÅŸtur. [11]
Anne baba ne kadar Ä°slam çizgisinde yaÅŸamasalar da çocukluk dönemlerinde yeteri kadar iyilik yapmamış olsalar hatta bazı zararları dokunmuÅŸ olsa da, çocuklar, onlara yine de iyi davranmak mecburiyetindedir.
Günümüzde Ä°slami yaÅŸamaya çalışan bazı genç kardeÅŸlerimiz anne babaları Ä°slami çizgiden uzak bir hayat yaşıyorlarsa onlara karşı görevlerini yapmak istemiyorlar. Annem babam günahkar deyip uzaklaşıyorlar. Bunlar doÄŸru davranışlar deÄŸildir. Annan babası hangi noktada olursa olsun hürmette hizmette kusur etmemesi gerekir.
YaÅŸlanıp kendi ihtiyaçlarını temin edemez hâle gelince ana-babaların bütün ihtiyaçlarını temin etmek te çocukların görevidir. Allah (cc) bu görevi evlâtlara yüklemektedir:
"Ey Peygamber! Sana ne sarf edeceklerini soruyorlar. De ki, sarf edeceÄŸiniz mal ana-baba, akrabalar, yetimler, düÅŸkünler ve yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliÄŸi Allah bilir. "[12]
Maddi zorluklar çeken ebeveynler evlatlarından maddi yardım, borç istediÄŸinde bulunup ihtiyacını aldıktan sonra çocukların bu verdikleri meblaÄŸların peÅŸine düÅŸtüÄŸünü üzüntüyle görmekteyiz.
Bir adam, "Ya Rasulullah! Benim (biraz) malım ve çocuÄŸum vardır. Babam da cidden benim malımı kökünden tüketmek ister." dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav) ÅŸöyle buyurdu:
“Sen babanın (kazancı) sın, malın da babana (helal) dır.” [13]
DiÄŸer bir rivayette ise:
“Sen ve malın babana aitsiniz. Åžunu bilin ki evlâtlarınız kazançlarınızın en temizlerindendir. Öyleyse evlâtlarınızın kazançlarından yiyin.”[14] buyurulmuÅŸtur.
İmam Ali Naki Hz.leri: Anne ve babayı incitmek, fakirlik ve zillete sebep olur. Buyurmuştur.
Cennet Mekân Abdullah Baba (ks) Hz.leri;
Rasulullah (sav) Hazretleri buyuruyor ki ;
“Annenizi sırtınıza alsanız, Hac vazifesi için Mekke’ye götürüp yedi defa anneniz omzunuzda olduÄŸu halde tavaf yapsanı. Merve ile Safa Tepesi’nde say yapıp Arafat Dağı’na çıkarsanız, Arafat Dağı’nda vakfeye dursanız. Arafat Dağı’ndan sonra da Müzdelife’ye gelip omzunuzda annenizle taÅŸ toplayıp Mina’ya gelseniz. Mina’da üç gün büyük ÅŸeytan, orta ÅŸeytan, küçük ÅŸeytanı taÅŸlasanız, ondan sonra Beytullah’ı yedi defa tavaf etseniz, tekrar Safa’yla Merve arasında say etseniz, anneni omzundan indirdiÄŸin zaman ancak annenizin doÄŸum sancısını ödeyebilirsiniz.” buyuruyor.
Annemizin siz aÄŸlarken gece uykusunu bölüp de “yavrum hasta” diye başınızı beklemesinin, babanızın “yavrum hasta” diye hastaneler, doktorlar, ilaçlarla uÄŸraşırken çektiÄŸi eziyetlerin hakkını nasıl ödeyeceksiniz?
Annenin, babanın hakkı ile ölen insan Cehennem azabı görecek. Sabaha kadar namaz kılsa, akÅŸama kadar oruç tutsa, annesi babası memnun deÄŸilse Cehennem azabı müstahaktır. Ama bu anne baba, inançsızsa o ayrıdır. Ä°nanan anne babalar için söylüyoruz biz.
Åžimdi ise ne yazık ki evlatlar annesine; “cadı garı”, babasına “moruk” diyor.
“Ben de sana bir kaç kilo süt alayım da, sen de hakkını istersen helal et istersen etme” diyorlar. Ne kadar bozuk bir üslup…
Bir gün herkesin yaÅŸlanıp ihtiyarlayacağını unutmamak gerekir.
“Beli bükülmüÅŸ ihtiyarlarınız olmasaydı belalar üzerinize sel gibi akacaktı” [15]
“Annenizin, babanızın duasını alın. Ä°slam da huzur evi yoktur. Ä°nsanın huzur duyduÄŸu yer babasının evi, evladının evidir. Evlatlarınıza Ä°slam’ı öÄŸretin, güzel ahlakı aşılayın. EÄŸer bunları tatbik etmezseniz, yetiÅŸtirmiÅŸ olduÄŸunuz o evladınız, siz yaÅŸlandığınızda,
─Aman ben sana bakamayacağım falan falan sıkıntılarım var, seni huzur evine göndereyim de masraflarını ben vereyim, der, sizin yaÅŸlı halinizi beÄŸenmez, size sahip çıkmaz.
Ä°ÅŸte evladını ahlaklı, maneviyatlı yetiÅŸtirmediÄŸi için kendi huzur evinde aÄŸlamaya baÅŸlar. Bayramlarda aÄŸlar, herkes kendi çocuÄŸunu severken o evlat hasreti çeker. Onun için anne ve babalarınıza itaat edin, evlatlarınızı da Ä°slam’i ölçülerde yetiÅŸtirin. Allah’ını bilen, Habibini bilen ahlakı güzel insanlar, hem ebeveynine, hem çevresine, hem de vatanına hizmet eder. Bu vatan bizim, hepimizin. Ne kadar çok çalışırsak bu cennet vatan o kadar huzurlu olur.” BuyurmuÅŸlardır.
Peygamber Efendimiz de (sav) hadis-i ÅŸeriflerinde;
“Cennet annelerin ayağı altındadır”[16] buyuruyor.
Sahabeden Alkeme isminde, bahadır, cengâver, âşık, sadık olan bir zat vardı. Bu sahabenin, Mekke’den Medine’ye hicret eden Aliyyel Murtaza (ra) Hazretleri, Bilal-i HabeÅŸi Hazretleri ve diÄŸer mübarek zatlarla arası çok iyidir.
Bir zaman sonra Alkeme (ra) evlenir. Fakat evlendikten sonra evini ayırır ve annesini yalnız bırakır. Bir süre sonra annesi bakımsızlıktan dolayı epeyce rahatsızlanır. Bu sırada Alkeme’de ağır hastalanır ve yataÄŸa düÅŸer.
Sahabeler Alkeme’nin durumunu Rasulullah Efendimize bildirirler:
–Ya Rasulullah! Alkeme çok ağır hasta. Kelime-i ÅŸehadet getiremiyor. Hangi soruyu sorarsak cevap veriyor, fakat “Kelime-i ÅŸehadet getir” dediÄŸimiz zaman dili ÅŸiÅŸiyor, söyleyemiyor, deyince Rasulullah Efendimiz (sav) taaccüb edip (ÅŸaşırıp), sahabelerle birlikte Alkeme’nin yanına gider.
Rasulullah Efendimiz (sav):
–Ya Alkeme! Allah’ın (cc) varlığını, birliÄŸini, ÅŸehadet et. Benim Resul olduÄŸumu ÅŸehadet et, diye telkinde bulunur.
Fakat Alkeme bir türlü söylemez. Peygamber Efendimiz (sav) baÅŸka mevzular hakkında soru sorar, Alkeme cevabını zorlanmadan verir.
Bunun üzerine Rasulullah Efendimiz (sav) sahabelere:
– Alkeme’nin kimi kimsesi var mı, diye sorar.
Sahabeler:
– Evet, Ya Rasulullah! Annesi var.
Rasulullah Efendimiz (sav):
– Ya Bilal git de annesini getir, buyurur.
Bilal-i HabeÅŸi Hazretleri gider ve durumu Alkeme’nin annesine anlatır.
Kadıncağız:
– Benim Alkeme isminde bir evladım yok. Benim Alkeme’m, öldü, deyince
Bilal-i HabeÅŸi (ra):
– Ama Alkeme bize, sizin için o benim annemdir, dedi. Gel seni onun yanına götüreyim, demesine raÄŸmen, yaÅŸlı kadın bunu kabul etmez.
Alkeme’nin annesini getiremeden geri dönen Bilal-i HabeÅŸi Hazretleri meseleyi Rasulullah Efendimize intikal ettirince Rasulullah Efendimiz (sav) bu sefer Hazreti Ali Efendimize:
– Ya Ali git, gelecekse getir, gelmezse de zorla getir, dedi.
Alkeme’nin annesi de Aliyyel Murtaza’yı (ra) çok severmiÅŸ. Hazreti Ali Efendimiz yaÅŸlı kadının yanına gelir.
Kadın karşısında Aliyyel Murtaza’yı görünce çok sevinir:
– HoÅŸ geldin ya Ali mademki Allah’ın Resulü öyle istiyor, seni buraya kadar gönderdi, o zaman gidelim, der ve hasta yatan Alkeme’nin evine giderler.
Rasulullah Efendimiz Alkeme’nin annesine:
– Bu senin oÄŸlun mu, deyince:
– Ya Rasulullah benim bir oÄŸlum vardı. Mekke’de ismi Alkeme idi, o ise ÅŸehit oldu, öldü. Allah (cc) kalbimden onun sevgisini aldı. Benim evladım yok, der.
Rasulullah Efendimiz (sav):
– Bu senin evladın Alkeme, dediyse de; YaÅŸlı kadın ısrarla:
– Hayır, yok, o beni, ailesine tercih etti, beni terk etti, Allah’tan baÅŸka kalbimde sevgi yok, benim evladım deÄŸildir, dedi
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav):
– Ey Ashabım! EÄŸer annesi Alkeme’ye hakkını helal etmezse, derhal Alkeme’yi yakmamız gerekiyor. Odun getirin, der.
Odunları getirip, ateÅŸ yakarlar. Daha sonra Peygamber Efendimizin emri ile ateÅŸin içine atmak için Alkeme’yi çarÅŸafın üzerine koydular. Tam atacakları sırada annesinin yüreÄŸi dayanmadı ve:
– Yavrum Alkemem! CiÄŸerim, der,
Alkeme’de:
– AnneciÄŸim!
EÅŸhedu en lâ ilâhe illâllah ve eÅŸhedü enne Muhammeden abdühu ve Resuluhu, deyip ruhunu teslim eder.
Orada Rasulullah Efendimiz (sav) sahabelerine dönerek:
– Ä°ÅŸte ashabım! Anneniz size hakkını helal etmediÄŸi müddetçe cehennem azabı göreceksiniz. Anne ÅŸefkatini sizlere burada gösterdim. Ne kadar sevmese de ateÅŸe gireceÄŸi zaman ciÄŸerim, evladım, dedi. Sahip çıktı. Onun için annenizi incitmeyin, incitirseniz cehenneme duçar olursunuz, buyurdular.
Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü iyi davranıp hoÅŸ sohbette bulunmama en ziyade kim hak sahibidir?" diye sordu.
Hazreti Peygamber (sav): "Annen!" diye cevap verdi. Adam: "Sonra kim?" dedi,
Rasulullah (sav) "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar: "Sonra kim?" dedi
Rasulullah (sav) yine: "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Sonra kim?"
Rasulullah (sav) bu dördüncüyü: "Baban!" diye cevapladı."[17]
Ä°nsanlık sıfatlarını kaybetmeyen her evladın birinci vazifesi ebeveyninin rızasını kazanmaktır. Anne babasının kalbini hoÅŸnut etmektir. Onların istek ve arzuları için pervane olmak ve onlara hürmet göstermektir. Bir evladın en birinci farz olan vazifesi de budur.
Sözün özü olarak; Anne ve babaya her türlü ikram ve ihsanda bulunmak, onların ihtiyacı olduÄŸu takdirde bütün maddi ihtiyaçlarını gidermek, onlara öf bile dememek, onlara karşı daima tatlı dilli olmak, en güzel tavır ve davranışlarla karşılık verip en ufak bir ÅŸekilde onları üzmemek, bıkkınlığı ifade edebilecek bir tavır takınmamak gerekir. Gönüllerini kıracak en küçük bir sözden bile kaçınmak, her hususta rızalarını kazanmaÄŸa çalışmak, onları kendisinden memnun etmek, yaÅŸlandıklarında onların her türlü hizmetine koÅŸmak, hastalık anlarında tedavî ve bakımlarını yaptırmak çocukların görevidir. Hasta veya yatalak hallerinde onların hizmetlerinde bulunmak, Cennet in kapılarını aralayan bir davranıştır. Rabbim bizleri, anne ve babalarına karşı bütün sorumluluklarını yerine getiren insanlardan kılsın...
[1] Lokman Suresi 14
[2] Ahkaf Suresi 15
[3] Buhari, mevakıt 5 Muslim, iman 137
[4] Beyat: Kabul etmek, razı olmak ve tasdik etmek anlamında kullanılan bir ıstılah
[5] El- Edebu’l-Mufred Hadis no:19
[6] Ä°sra Suresi 23-25
[7] Müslim, Îmân 146. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 4
[8] Ankebut Suresi 8
[9] Lokman Suresi 15
[10] Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 1; Tirmizî, Birr, 3
[11] Buhârî, el-Edebü'lMüfred, 19
[12] Bakara Suresi 215
[13] Ä°bn Mace, Ticaret 64
[14] Ebû Davud, Büyû, 79
[15] Kenzul Ummal 9/167
[16] Nesâî, Cihad, 6
[17] Buhari
Okunma Sayýsý : 3285 Soru Tarihi: 1/14/2019