Abdullah Baba Hz.lerinin 9. Vuslat Töreninden Nuri KÖROĞLU Hocamızın Konuşması
Elhamdülillahi Rabbil Âlemin. Vel âgıbetü lil müttegîn. Vessalatü vesselamü alâ seyyidina ve nebiyyina ve ÅŸefîina Muhammed. Ve alâ âlihî ve sahbihî ecmeîn ve nahnü alâ zalike mineÅŸÅŸakirin eÅŸ-ÅŸâhidine bi kalbin selim…
Euzü billahimineÅŸÅŸeytanirracîm, Bismillahirrahmanirrahim…
“Allah hikmeti dilediÄŸine verir. Kime hikmet verilmiÅŸse, ÅŸüphesiz ona çokça hayır verilmiÅŸ demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” ﴾Bakara-269﴿
Allah'a karşı fütursuz bir iman ve teslimiyet, Cenabı Muhammed-ül Mustafa Aleyhissalatü Vesselama noksansız itimat ve baÄŸlılığın müstesna örneÄŸi olan Üstadımız, Pirimiz Abdullah Gürbüz (ks) Aziz Hazretlerinin Hakk'a vuslatının 9. yıldönümü münasebetiyle toplanmış bulunmaktayız.
Üstadımızın ahirete irtihali fani âlemden baki âleme göç olmakla birlikte, bir “Åžeb'î Aruz” yani sevenin sevdiÄŸine kavuÅŸtuÄŸu, diÄŸer bir ifadeyle aşığın maÅŸuÄŸuna kavuÅŸtuÄŸu bir an, bir zaman dilimidir. Åžöyle ki:
Üstadımız hastalandıklarında hepimiz dualar ettik; “Ya Rabbi! Hayırlı ömürler ver. SaÄŸlık, sıhhat, afiyetler ver.” diye. O ise bize dedi ki, “Evladım! Ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'a gitmeye çalışıyorum. Sizde dualarınızla Beni arkamdan çekiyorsunuz, önüme set koyuyorsunuz. Bırakında çok sevmiÅŸ olduÄŸum O Rabbime bir an önce ulaÅŸayım.” Ve nihayet “(Onlar) Muktedir bir hükümdarın katında, doÄŸruluk meclisindedirler.” ﴾Kamer-55﴿ ayeti kerimesi fetvasınca çok sevdiÄŸi Rabbine, aÅŸk ve neÅŸe içerisinde teslim oldu. Rabbim ÅŸefaatlerine nail kılsın inÅŸallah.
Bu hal, bu durum Cenabı Muhammed aleyhissalatü vesselam Hazretlerinin ümmetine bırakmış olduÄŸu bir mirastır. AÅŸk Eri Mevlana'mız, Cenabı Peygamber Aleyhissalatü Vesselam Hazretlerinin ÅŸebi aruzunu bize ÅŸöyle anlatıyor: “Âlemlerin Efendisi, Rebiulevvel ayında ahirete irtihalinin haberini önceden alınca geceleri uykuyu terk ettiler ve: 'Ey Yüceler Yücesi Dost! Sana kavuÅŸma zamanı yakın. Allah'ım Beni bir an önce kendine kavuÅŸtur.' diye dua etti.”
Sonra, biliyorsunuz Hicri takvimde Rebiulevvel ayından önce safer ayı gelir. Bu ay gelince Efendimiz (sav) buyurdular ki, “Kim Bana Rebiulevvel ayının girdiÄŸini haber verirse Bende, Ona Cenneti müjdelerim.”
Sahabeyi kiramdan UkkaÅŸe (radıyallahu anh) Hazretleri -sahabeyi kiramın mürÅŸidi kâmillerindendir- bir gün dedi ki: “Ya Rasulullah! Bugün Rebiulevvel ayının birinci günü!”
Hazreti Peygamber çok neÅŸelendi ve “Ey Ulu Aslan! Cennet'te Sana mübarek olsun!” dedi. Efendimiz aleyhissalatü vesselam çok sevdiÄŸi Rabbine, “Allahümme er-Refik el-Âlâ, Allahümme er-Refik el-Âlâ, Allahümme er-Refik el-Âlâ – “Ey Allah'ım Yüce Dosta” diyerekten ruhunu teslim ettiler.
Görüyor musunuz ölümü düÄŸün bayram edip aÅŸk ve neÅŸe içerisinde Allah'a gidiyorlar. Ama hidayeti kapalı olanlar da dünyayı gerçek âlem zannedip, dört elle dünyaya tutunuyorlar. AÅŸk Eri Mevlana Hz.leri diyor ki, “Tatlı suyun kıymetini bilmeyen kör kuÅŸa, acı su Kevser görünür!”
Rabbim bizlere ÅŸuur ve idrak versin inÅŸallah…
Åžebi aruz yani neÅŸe ile Allah'a kavuÅŸmak sadece erkeklere mahsus deÄŸildir. Hazreti AiÅŸe radıyallahu anha Annemiz: “Ben vefat ettiÄŸimde naaşımı bekletmeyin! Tabutum giderken de kuru hurma dallarından yakında öyle götürün.” buyuruyorlar. Bir akÅŸam vakti vefat ediyor. Hemen yıkayıp kefenliyorlar. Giderken de vasiyeti üzerine hurma dallarından yakarak götürüyorlar. AiÅŸe Annemizin bu isteÄŸinin manası ÅŸudur:
O gün için Arap toplumların da gelin alayı damat evine giderken hurma dallarını yakarlar, o ÅŸekilde gelini götürürlermiÅŸ. Yani AiÅŸe Validemiz hal lisanıyla bize ÅŸunu anlatıyor: “Ben çok sevdiÄŸim Rabbime düÄŸün bayram ederek gidiyorum.”
Rabbim ÅŸefaatlerine nail kılsın. Bu ÅŸekilde ölümleri de bizlere nasip eylesin inÅŸallah…
Tabi Onlar vefatları ile sadece madde âleminden çekilmiÅŸler, mana âleminde yani gerçek âlemde varlıkları devam etmektedir. EÅŸrefoÄŸlu Rumi Hazretleri buyuruyorlar ki: “Allah'ın eri mürÅŸidi kâmiller ölmezler! Onlara ölü demek ancak bilmezlikten ve cehalettendir. Gerçi onlar bu âlemden çekilmiÅŸlerdir amma kendilerine tâbi olan tebaasını da arındırırlar, paklarlar ve her hallerine de tasarruf ederler. MürÅŸidi kâmiller bunlardır. Benim sözlerim sana garip gelmesin! Çünkü onlar ehli zikir, ehli safadır, ehli zikrin ancak bedenine ölüm ulaşır.”
Efendim Hazretlerinin türbesini biliyorsunuz. Orada çevre yolu var. Çevre yolunda uygulama yapan polislerden bir tanesi Efendim Hazretleri Cennet Mekân'a 3 ihlas 1 Fatiha'yı Åžerifeyi okuyor ve bağışlıyor. Gece Abdullah Babamı rüyasında görüyor. Cennet Mekân polis memuruna diyor ki: “Evladım, namazlarını kılıyorsun ancak surelerinde eksikler var. Onları tamamlayıver de namazın tam olsun.”
Ä°nsan ÅŸunu sormadan edemiyor: “Ölü olan kim!”
Ä°mamı Rabbani Hazretleri öyle diyor Mektubat'ında:
“Allah'ın evliyası mürÅŸidi kâmillerin hidayet nurları kâinatın her zerresine yayılır da onlarla ufak bir irtibata geçenlere hidayet, marifet ve iman ulaşır. Onun için Allah erlerine hiçbir ÅŸey yapamazsanız onların ismini zikredin.”
Çünkü Rabbimiz Zülcelal Hazretleri “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doÄŸrularla beraber olun.” (Tevbe-119) diyor. Efendimiz aleyhissalatü vesselam da, “Allah'a yakınlık peyda ediniz! EÄŸer Allah'a yakınlık peyda edemezseniz, Allah'a yakınlık peyda etmiÅŸ dostlarıyla dost olun ki onların bereketiyle Allah'a yakın olursunuz.” buyuruyor. Onların simasına bakmakta bile Hak katında ecir ve sevap vardır. Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselam buyuruyorlar ki, “Ali'nin simasına bakmanız, yüzüne bakmanız, Kabeyi Muazzama'nın kendisine nazar etmeniz gibi sevaptır.” Yani tecelliyatı subhaniyeye mazhar olduÄŸunu, nazargâhı ilahi kılınmış bir gönül sahibi olduÄŸunu anlatıyor. Onun için AÅŸk Eri Mevlana'mız der ki, “Kabeyi Muazzama'yı Azerin oÄŸlu Ä°brahim aleyhissalatü vesselam yaptı. Kabeyi Muazzama, Beytullah olarak yani Allah'ın evi olarak geçer. Ama Allah-u Zülcelal Hazretleri orayı yaptığından beri bir defa oraya gitmedi. Åžu gönlümde Allah'dan gayrı hiçbir varlık yoktur.” Çünkü Allah, daÄŸlara taÅŸlara engin denizlere sığmam mümin kulumun kalbine sığarım diyor. Ancak Allah erlerinin gönlü nazargâhı ilahidir.
Rabbimiz “Onların, rükû ve secde halinde, Allah'tan lütuf ve hoÅŸnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.” (Fetih-29), simalarına bakarsanız onların simalarında itaat izini secde izini kulluk izini görürsünüz onlarda Beni hatırlatacak iÅŸaretler vardır, diyor. GeniÅŸ anlamda öyle olunca bir mürÅŸidi kâmilin fotoÄŸrafına bile bakmakta ecir ve sevap vardır. Bu söz size acayip gelmesin bir misal vereceÄŸim:
Biliyorsunuz dergimizde Abdullah Baba'mın köÅŸesi var. Abdullah Baba'mın o köÅŸesini yaÅŸlı bir hacı amcamız sürekli okurmuÅŸ. Kızı da bizden dersli, Efendim Hazretlerinin evladı… Elhamdülillah Efendimin resmine bakar bakar aÄŸlarmış, Ömrümüz vefa etmedi Seni göremedik. Ama ne güzel bir varlıksın Sen. Allah'ın dostu olduÄŸun simandan okunuyor Abdullah Baba…” diye aÄŸlarmış. Bu hacı amcamız, rahmeti Rahman'a kavuÅŸuyor. Ahirete irtihal ediyor. Kızı rüyasında babasını görüyor ve hacı amca, kızına diyor ki: “Evladım! Abdullah Baba'dan Allah razı olsun ki ne büyük bir sultanmış! Daha ben ruhumu teslim ederken bana sahip çıktı. Dedi ki, Bizi hüsnü nazar ile seven, Bize muhabbet besleyene Biz fazlasıyla muhabbet besleriz. Onun için gel. Senin yanın, senin yerin Bizim yanımızdır, dedi beni Cenabı Peygamberle bile tanıştırdı.”
Evet, Rabbim yolundan ayırma bizleri. Bu söylediÄŸim sözler tabiki zerre kadar hayrıyla ÅŸerriyle kayıtlara geçiyor. Ben söylediÄŸim sözün vebalini taşıyorum ama hakikat ÅŸu ki bu sözler Abdullah Babam Hazretleri Cennet Mekânın söylediÄŸi sözlerden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. DerviÅŸ olabilmek Ona evlat olabilmek de haliyle zor bir iÅŸtir.
Mevlana'mız Fihi Ma Fih adlı eserinde ÅŸöyle bir hadise anlatıyor:
Hazreti Peygambere adamın biri geliyor,
“Ya Rasulullah! Ben, sizin yolunuzda gideceÄŸim” yani takva yolunda gideceÄŸim, diyor.
Efendimiz adama diyor ki:
“Bu çok sıkıntılı bir yoldur. Bu takva yoludur. Buna tahammül edebilir misin?”
O da: “Tabiî ki ederim ya Rasulullah!”
Aradan bir zaman geçti. Adam geldi:
“Ya Muhammed aleyhissalatü vesselam, ÅŸu dinini de ÅŸu yolunu da alda ben baÅŸka bir ÅŸey istemiyorum!”
Efendimiz adama ne oldu ki deyince,
Adam:
Eh! Senin yoluna girdiÄŸimden beri çekmediÄŸim çile, başıma gelmeyen sıkıntı kalmadı.
Birazda öfkeli söyleyince Cenabı Peygamber Aleyhissalatü vesselam adama döndü ve:
“HaÅŸa! HaÅŸa! Bizim yolumuz öyle bir yoldur ki “Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.” (Vakıa-79) ayeti kerimesinin fehvasınca onu ancak gönlü temiz olanlar alabilir. Bizim yolumuz insanın enaniyetini, benliÄŸini, kibrini, evlat sevgisini, makam sevgisini (geniÅŸleterek söylüyorum) insanı malayaniden ayırmadıktan sonra bu yol Allah'a vuslat buldurmaz. Git! Bizim yolumuzun haricimizde bir yol bul” dedi.
Peygamber aleyhissalatü vesselam Efendimiz ÅŸunu demek istiyor, “Bu yol insan olma yoludur. Bu yol meleklerin gıpta ile bakacağı bir yoldur. Ä°nsanın meleklerden daha üstün seviyeye çıkabileceÄŸi bir yoldur. Eh zaten oraya çıkamasa ve bu yolda olmasa da Allah muhafaza “Kim, Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelirse biz onun başına bir ÅŸeytan sararız. Artık o, onun ayrılmaz dostudur.” (Zuhrud-36) ayetinin muhatabı olur. Bu yol öyle bir yoldur ki insana yapmış olduÄŸu zerre kadar hayrın da ÅŸerrin de kendisine döndüÄŸü ve idrakine varabildiÄŸi bir yoldur.
EdindiÄŸim tecrübe: Åžu karşınıza bir ayna koyuyorlar. Bu yolda eÄŸer aynaya gülümserseniz kendinize gülümsemiÅŸ olursunuz. Af buyurun, aynaya eÄŸer tükürecek olursanız kendinize tükürmüÅŸ olursunuz. Yaptığınız ne varsa geri hemen size dönüyor.
Bakın Hazreti Peygamber aleyhissalatü vesselam nasıl bir hadise yaşıyor:
Bedir'de esirleri alıyorlar, kollarını baÄŸlıyorlar. Cenabı Peygamber aleyhissalatü vesselam gece yatarken uyuyamıyor. Kollarında bir sızı baÅŸlıyor. Yatağından kalkıyor. Cebrail Aleyhisselam geliyor, “Ya Muhammed! Allah'ın Sana selamı var. Muhammedime söyle kolundaki aÄŸrıların sebebi, esirlerin çekmiÅŸ olduÄŸu acılardan dolayıdır. Onların kollarını çözsün, dedi.” diyor. Bir peygamber bile olsa, karşıda ki bir küffar bile olsa Allah'ın adalet sıfatının tecellisi her yerde her zaman tecelli etmiÅŸtir.
Öyle olunca derviÅŸ her halini her nefesini murakabe etmek zorundadır. Çünkü emmare nefsin emredildiÄŸi makamdır. Ayeti kerimede “Nefis aşırı derecede kötülüÄŸü emreder.” (Yusuf-53) buyruluyor. Kâfirler münafıklar fasıklar bu nefsi emarededir. Allah muhafaza öldükleri zaman yeri cehennemdir. Bize kitapların anlattığı budur.
EÄŸer Allah hidayet ederse namaza niyaza baÅŸlar. Adam ikinci nefse çıkar Ayeti kerime de Allah-ü Teâlâ bu nefsten, “(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim” ifadesiyle bahsediyor. Herkes de kendini burada kontrol etsin. Namaz kılarsınız. Zikrullah yaparsınız. Arada yalan söylersiniz. Gıybet edersiniz. Hepimiz için konuÅŸuyorum. Bunu da niye böyle yaptım diye levm ederiz. Ä°ÅŸte bu “nefsi levvame”dir.
EÄŸer insan zikrullaha daim olursa, “Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur” (Rad-28) ayeti mucibince, Allah ı zikrettikçe bir üst tarafa çıkarsınız öfkenizin yerine sabır gelir kibrin yerine tevazu gelir. Allah-ü Teâlâ bu makam hakkında, “Nefse ve onu düzgün bir biçimde ÅŸekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneÄŸini) ilham edene andolsun ki!” (Åžems 7-8) buyuruyor.
Bu üç makamda bulunan insanlar zor bir durumdadır. Ancak, "Ey huzur içinde olan nefis!" (Fecr-27) ayetinde bahsedilen itminan olan, her ÅŸeye rıza gösterecek nefse gelirse o insanın nefsinin üzerine ruh hâkim olmuÅŸ olur. Yani yüzde elli bir beden ülkesine ruh hâkim olur. Böyle olduÄŸu zaman bir kabristana bile gittiÄŸiniz zaman, “essalamu aleyküm ve rahmetullah” dediniz; Abdullah Babama ve yahut da baÅŸka bir yere gittiniz “essalamu aleyke ya ehlel gubur” dediniz ve eÄŸer cezalı bir ruh deÄŸil ise “aleyküm selam” cevabını iÅŸitirsiniz. Bu makam kabir haline vakıf olmaktır.
Kulun Allah'tan, Allah'ın kuldan razı olduÄŸu “Radiye ve Mardiye” makamları vardır. Åžu beÅŸ makamda görünen haller rüyalar dalgalı olur. Nefis ve ÅŸeytan karışır. Bu makamlarda görülen hale pek itibar olmaz. Ancak kiÅŸi altıncı nefis makamına geldi mi,
“Bilesiniz ki Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.” (Yunus-62) ayetinin mazharı olur. AÅŸereyi MübeÅŸÅŸere'nin makamı altıncı makamdır.
Bu makama derviÅŸ geldiÄŸi zaman üstadı onu çileyi erbaine sokar. Böylece ona seyri sülûk ettirir. Abdullah Babam seyri sülûkunu anlatırken ÅŸu ifadeleri kullanmıştı:
“Altıncı kata çıktım. Siyah bir nur berzahı vardı. Kâfirlerin, münafıkların, fasıkların ruhları oradaydı. Orada azap ediliyordu. Kabre yansıyan sadece güneÅŸin ÅŸuası gibi olan hadisedir. Orada o ruhların içerisinde bulundum, önüme büyük bir duvar çektiler. Siyah bir duvardı. Orayı geçemedim. Sonra üstadımı çağırdım, “Dahılek Çorumlu Hacı Mustafa Efendi Hazretleri” dedim. Mübarek geldi, “Evladım hadi bakalım diyerek bir esma daha verdi ve Beni altıncı kattan çıkarttı. Sonra münadi, Ya Rabbi! Bu kulun Senden razı oldu. Bütün badireleri geçti, deyince hitabı izzet geldi, “Bende kulumdan razı oldum.”
Ä°ÅŸte bu makam sâfiye makamı saflık makamıdır. Ä°nsan bu makama geldi mi hiçbir ÅŸey olur. Bu makam bir damlanın bir ummana dahiliyeti gibidir. Kul Hakk'a vasıl olur. Allah-ü Teâlâ tekrar onu halka ulaÅŸtırır. Onun için altı nefis meratibi bir binanın altı katına benzer. Üzerindeki çatı da sâfiye makamıdır. Yani yedinci makam oluyor. Öyle olunca yedinci makamda kesinlikle seyri sülûk olmaz. Allah'ın veli isminin mazharı olduÄŸu için velayet cüzünde fenafillah, bekabillah diye devam eder. Peygamberlerde nübüvvet yüzünde devam eder. Bu hadiseler ehline malumdur.
Bazen ÅŸunu diyorlar: Abdullah Babamın yolundayız ama biz tefsirde öÄŸrenelim. Tasavvufun dışında ÅŸeriat ilimleri de öÄŸrenelim…
E kardeÅŸim Hazreti Ali Efendimizin karşısına Sıffın Savaşında Kuran-ı Kerim'i mızrakların ucuna baÄŸladıkları halde çıktılar ve dediler ki: “Ya Ali! Seni Kuran'a davet ediyoruz”
Hazreti Ali Efendimiz dedi ki: “YaÅŸayan Kuran Benim. Ben mürÅŸidi kâmilim. Siz gelin eÄŸer Kuran'ı istiyorsanız Benim hayatımda görürsünüz.” Yani ÅŸunu anlatmaya çalışıyorum; Abdullah Babamın hayatının her zerresi Kuran'dan bir numunedir. Onun için kiÅŸi Abdullah Babama baÄŸlıysa, Üstadının usul ve adabı neyse ona göre hareket etmek zorundadır.
AÅŸk Eri Mevlana'mız ÅŸöyle buyuruyor: “Ot yiyeni kurban ederler, zikrullaha ve hikmet yiyeni de Kuran ederler. EÄŸer Allah'ı bulmak, bilmek istiyorsan yırtık kitaplarda tozlu raflarda deÄŸil Allah'a vasıl olmuÅŸ bir kâmili mürÅŸidin gönlünde ara!” Ve Üstadına sesleniyor Mevlana Hazretleri; “Ey Tebrizli Hak Åžemsi! Sen olmasaydın, vallahi ne Allah'ı ne de Muhammed-ül Mustafa'yı bilirdim. Çünkü Sen, Bana Ä°slam'ın özünü verdin.” Rabbim ÅŸefaatlerine nail kılsın.
Bu yolda tam bir teslimiyetle Hakka vasıl olunur. Emir Sultan Hazretleri -Abdullah Babamın da büyük dedesidir- bir derviÅŸini bir ÅŸey aldırmak için Bursa çarşısına gönderiyor. DerviÅŸ gelirken Ulu Cami de Molla Gürani Hazretleri vaaz ediyormuÅŸ. Bari ÅŸuraya gireyim de vaaz dinleyeyim, diyor. Vaaz dinlerken Ulu Camii sallanmaya baÅŸlıyor. Hemen cemaat dışarı kaçışıyor, bakıyorlar ki dışarıda bir ÅŸey yok. Molla Gürani Hazretlerine diyorlar ki, “Efendim hadise sadece camiden ibaret.” Hemen murakabe ediyor ve “Ä°çinizde bulunan Emir Sultan Hazretlerinin derviÅŸi derhal dışarı çıksın.” diyerek keramet gösteriyor. DerviÅŸ dergâha gidince Emir Sultan Hazretleri “Evladım! Neyin eksikti de tamamlamaya gittin ve yahut da size neyi eksik bıraktık da siz baÅŸka yerlerde baÅŸka ÅŸeyler ararsınız?” buyuruyor. Rabbim ne aradığını bilenlerden etsin inÅŸallah.
Abdullah Babamın himmeti de feyzi de bereketi de ziyadesiyle iniyor. Ama hocam ben alamıyorum! Çalışacaksın kardeÅŸim! Diline sahip olacaksın. Allah'ın zikriyle hemhal olacaksın. Namazı niyazı zamanında, vaktinde yapacaksın. Böyle yaptığınız zaman o mana kapıları açılır. Bakın Hazreti AiÅŸe Validemiz ne anlatıyor:
Hazreti Peygamber aleyhissalatü vesselam Uhud ÅŸehitlerini ziyarete gidiyor. GeldiÄŸinde, AiÅŸe Validemiz Rasulullah Efendimizi kapıda karşılıyor. Hemen Rasulullah Efendimizin başına elini koyuyor, omuzlarına koyuyor!
Rasulullah Efendimiz diyor ki, “Ne yapıyorsun Ya AiÅŸe!”
AiÅŸe Validemiz, “Ya Rasulullah! Dışarıda yaÄŸmur yağıyordu. Ama Sizin üzerinize hiç deÄŸmemiÅŸ.”
Rasulullah Efendimiz hemen meseleyi anlıyor ve diyor ki, “Ya AiÅŸe! O yaÄŸmur yaÄŸarken hangi hal üzereydin?”
AiÅŸe Annemiz cevap veriyor: “Ya Rasulullah! Sizin ridanızı ÅŸöyle başıma aldım, la ilahe illallah diye Allah'ı zikrediyordum.” deyince, Rasulullah Efendimiz tebessüm ediyor:
“Ya AiÅŸe! Sen dünya rahmetini, dünya yaÄŸmurunu görmemiÅŸsin; mana rahmetini görmüÅŸsün, gayb âleminin rahmetini görmüÅŸsün. O ancak sadıklar üzerine iner.” buyuruyor.
Öyle olunca demek ki gökyüzünden de baÅŸtanbaÅŸa iman, neÅŸe, muhabbet ve feyiz insanın üzerine inermiÅŸ. Çünkü Allah-ü Teâlâ “O, inananların imanlarını kat kat artırmaları için kalplerine huzur ve güven indirendir. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih-4) buyuruyor.
Huzursuz olursanız, kalbiniz daralırsa ki toplumun ÅŸu andaki en büyük hastalığı bu, “Buhran geçiriyorum, bi canım sıkılıyor…” vesaire; böyle durumlarda istiÄŸfar edin. Allah-ü Teâlâ Hz.leri ayeti kerimede “Allah hem sıkar hem açar,” (Bakara-245) buyuruyor.
Mevlana Hazretleri diyor ki “EÄŸer böyle sıkarlarsa derhal tövbe istiÄŸfar edin ki gönlünüz ummanlar gibi açılıversin.”
Allah'ın zikri dedik. Allah'ın zikrini sakın dilinizden ve gönlünüzden düÅŸürmeyin “Ve onlar gibi olmayın ki Allah'ı unutmuÅŸlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuÅŸtur. Onlar ki hep fasıklardır” (HaÅŸr-19)
Biri Musa Kelimullaha diyor ki: “Ya Musa! Turi Sina'ya varınca Rabbine de ki, falanca kulun Sana hiç itaat etmiyor, Seni anmıyor, ibadette bulunmuyor, zekâtını vermiyor… Rabbine böylece sor”
Musa Aleyhisselam Turi Sina'ya gidince edep ediyor, soramıyor. Her ÅŸeyden Hâbir ismiyle haberdar olan Allah-ü Teâlâ diyor ki, “Ya Musa! Oradaki adamın durumunu anlatmayacak mısın?”
Musa Aleyhisselam: “Ya Rabbi Sana malum” diyor.
Allah-ü Teâlâ ÅŸöyle buyuruyor:
“Ya Musa! Ona de ki kendisini kendisine unutturdum. Kendisine ismimi andırmıyorum. Böyle bir nimetten onu uzaklaÅŸtırdım. Dünya onun olsun.”
Rabbim bizleri böyle etmesin, ne istediÄŸini de bilenlerden etsin inÅŸallah.
Son söz olarak:
AiÅŸe radıyallahu anha Hazretleri, Aleyhissalatü Vesselam Hazretlerini içerde bulamıyor. Odasında bulamayınca acaba diÄŸer hanımlarının yanına mı gitti, diye çıkıyor. Orada da bulamıyor. Rasulullah Efendimizin hususi olarak namaz kıldıkları bir oda varmış. Oraya giriyor, gecede karanlık tabi ÅŸimdiki gibi ışıklar yok. Rasulullah Efendimiz kimsin deyince AiÅŸe Validemiz, “Benim ya Rasulullah” diyor.
Efendimiz: “Hayırdır AiÅŸe!”
AiÅŸe Validemiz:
“Ya Rasulullah! Sizi evde bulamayınca dışarılarda aradım. Nihayet buldum.”, diyor.
Rasulullah Efendimizin sözü çok manidar:
“Ya AiÅŸe! Ben kimi ararım Sen kimi ararsın!
Ben karanlık gecelerde Rabbime niyaz ederim, Sende ne ararsın!”
Allah Rasulü bin dört yüz sene öncesinden bize ÅŸunu anlatıyor:
Ben ne için var oldum ne için sizlere davette bulundum. Sizler ne arıyorsunuz ne yapıyorsunuz!
Rabbim, Abdullah Babamın hürmetine, Rasulullah (sav) Efendimiz aleyhissalatü vesselam hürmetine bizi istikametten ayırmasın, bu yollarda daim kılsın inÅŸallah.
Allah hepinizden razı olsun. Haklarınızı helal edin.