Gaflet; insanın Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerine itaat ve ibadeti terk edip, önemsiz ve kıymetsiz şeylerle uğraşması, nefsine ve şeytana tâbi olarak Allah’ı ve ahireti unutması anlamına gelir. Gaflet halinde olan insanlar yaratılış gayesini unutarak gelişigüzel yaşamaya başlar. Kişinin manevi hal ve durumuna göre gaflet derecesi farklılık gösterir. Ancak aslolan gafletten her an uzak durmaktır. Dervişlik yoluna girerek Allah’a vuslat kapısına yönelen bir kimsenin muhakkak ki en tehlikeli düşmanı Allah’tan gafil olmaktır. Çünkü gaflet Hakk’a perdedir.
Rabbimiz ayet-i kerimede, "Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma." (Â'raf/205) buyurarak bizleri bu kötü hasletten men etmiş, gafletin en keskin ilacı olan zikrullahı da emretmiştir.
Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri gafletin kötülüğünü şöyle beyan buyurur: “İnsana zararı en şiddetli olan şeyin ne olduğunu bilmek istedim. Anladım ki bu gaflettir. Gafletin insana yaptığı zararı Cehennem ateşi yapmaz. Ya Rabbi! Bizleri gaflet uykusundan uyandır. Lütûf ve keremin ile bu duamı kabul eyle.”
Dünyanın fani işlerine dalmak, nefsin arzuları peşinde koşmak vb. gafleti artırır ve güçlendirir. Gaflet; imanın tesirini kırıp, onu kalbin derinliğine hapseden zehirli ve sinsi bir düşmandır. Bu düşmanın hedefi, imanı kalpten atmaktır. Günahlar gafletin meyveleridir. Gaflet; Allah ve Resulüne muhabbet, ihlas, zikrullah, ibadet, tefekkür, Kur’an-ı Kerim okumak... ile imha edilmez ise, neticesi Allah korusun çok tehlikeli olur.
İbrâhim Tennûrî Hazretleri şöyle buyurur:
“Ömrünü boş geçirme! Nefsine kuvvet verme! Uyan! Gaflet eyleme! Yalvar güzel Allah'a. Günahın çok olsa da O'ndan ümidi kesme! Affı, keremi boldur. Yalvar güzel Allah'a.”
Abdülkadir Geylani Hazretleri burada bizlere istikamet çizerek şöyle buyurur:
"İşlerin şu iki şey arasındadır: Biri Allah’a (Celle Celâlühû) yakınlık, diğeri de O’ndan (Celle Celâlühû) uzak olmak.
Eğer sende ilahî nurun bir cezbesi yoksa neden durursun? Bu büyük kısmeti kaçırmana ne sebep var? Bu, bu kadar az aramakla kolay ele geçmesi imkânsız olan nimeti neden oturarak beklersin. Durma! Çalış! Hak yolda yürü ve kısmetini bulmaya bak. Çünkü selamet bu yoldadır. İyilik bu tarafta bulunur. Dünya ve ahiretin zenginliği böyle elde edilir."
Dervişlik yolunda selametle ilerleyebilmek için evvela bu gafletle mücadele etmek gerekir. Bu mücadelede dervişin öncelikle üstadının kendisine çizmiş olduğu istikamet üzere hareket etmesi, evrad-ı şerifesini ihlasla yerine getirmesi elzemdir. Çünkü mürşid-i kâmiller manevi tabiplerdir ve cümle derdin devası onların himmet ve feyzi ile derman bulur. Bu sağlandığı vakit üstadının manevi terbiyesi ile nefis meratiplerini birer birer aşan dervişin gönlündeki gaflet kapıları da birbiri ardına kapanır. Dünyanın insanı kendine çeken cümle hileleri bir bir değersizleşir de gönlünü terk eder gider. Nihayetinde Mevlana Hazretlerinin şu sözlerinin idrakine varır: “Dünya; Allah’tan gafil olmaktır.”
Derviş her an Allah’ın kendisini gördüğünü ve O’nun huzurunda olduğunun idrakinde olmalıdır. Bunun içinde her an Allah’ı zikir ile meşgul olmalı bunu kalbine nakşetmeye gayret sarf etmelidir. Zikrullah kalbi uyanık tutar. Nefis ve şeytanın kuvvetini kırar. Bunun yanında kalp de Allah’ın zikri olunca Cenab-ı Hakk’ın nazarı da kula erişir. Uyanıkken olduğu gibi uyurken de Allah’ı zikretmek gafletten korunmak için çok önemlidir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hususta “Gaflet üzere uyuyan, kıyamette öyle dirilir. O halde kendinizi Allah-ü Teâlâ’yı anarak uyumaya alıştırın!” (Deylemi) buyurmuştur.
Allah’a vuslatta gaflete yer yoktur. Derviş ibadetlerini yaparken de gafletten gönlünü kati surette arındırmalıdır. Bunu sağlayabilmek için mücadele etmelidir. Abdestinde, namazında, orucunda, duasında, zikrinde... yaptığı ibadetin idrakinde olmalıdır. Aksi halde derviş namaz kılarken gönlü; pazarda, alacakta, borçta, evde, malda, arabada, çoluk-çocukta… olursa gaflet ruhu sarar ve Hakk’a vuslata perde olmaya devam eder. Bu da insan ömrünün bir nevi telef eder.
Sözün kısası: Derviş, kalbini gafletten arındırıp nefsin ve şeytanın tesirinden korumalı, Allah ve Resulünün emri mucibince her anını tesis etmenin gayretinde olmalıdır.
İş budur, bundan gayrısı hiçtir.