KONULAR
1437 Hicri Yeni Yılınız Mübarek Olsun
Hicret ile Medine; Müslümanların ilk barınağı, ilk yurdu ve ilk zafer yeri, İslami düzenin vatanı, İslam’ın güç ve kuvvet kazandığı mevki, İslam’ın inkişaf ve terakki mekânı ve aynası olmuştur. Küfrün karanlık yüzü hicretle solmuş, böylece Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu, kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerine oluşmaya başlamıştır. İlk İslam devleti kurulmuş; İslam, Mekke şehri hudutları dışına taşarak, dünyaya Medine ufuklarından yayılmaya başlamıştır…
Mekke’den gidenler vatanını evladını eşini malını sadece Allah rızasının kazanmak için terk etmiştir kolay değildir elbet her şeyi ardında bırakmak; Bunlar muhacirlerdir. Karşılayanlar Medine ‘nin sahipleri hiç tereddüt etmeden malını mülkünü yuvasını yiyeceğini binek hayvanını muhacirlerle paylaşanlar işte onlar Ensar… Muhacir olmak, Ensar olmak, hak katında hoşnut olunanlar fırkasına dâhil olmak… Ne güzel nimettir… Biz muhacir ve ensar olamayacağız belki amma muhacir ve ensar ruhuna sahip olmak için çalışmaktır hicret…
“Mekke fethinden sonra artık (hususi manasıyla) hicret bitmiştir. Fakat bununla beraber Rabbin adını cihanın dört bir yanına duyurma gayreti ve bu niyete kilitlenme şeklinde (kıyamete kadar) devam edecektir. O halde (bu uğurda) bir nefer olmanız istendiğinde hiç tereddüt etmeden gerekeni yapın.” [1]
Bu hadis ışığında bizim her gün sayısız kere yapabileceğimiz bir hicret çeşidi vardır. Hem de Hz. Peygamber (sav) tarafından en faziletli hicret diye adlandırılan bir hicret. Allah'ın yasakladığı şeyleri terk etme, günahlardan uzak kalma, işleyebilecekken, hiç mani yokken bile, küçük bir isyan da olsa terk etme, haramlardan helâllere hicret… İsyandan itaate hicret… Mekruhlardan sakınıp, bid'atlardan uzak kalarak nafileleri yapma ve sünnetleri yaşamaya hicret…
Allah Resulünün buyurduğu gibi "Gerçek muhacir, Allah'ın nehyettiklerini terk edendir."[2]
Hz. Peygamber, kendisine yöneltilen "hangi hicret daha üstündür" sualine de aynı cevabı verecektir:
"En üstün hicret, Allah'ın sana haram kıldıklarını terk etmendir."[3] "Fitne ve bozgun içinde ibadet, bana hicret etmek demektir" [4]
Hicret müminler için sadece maddi olarak bir yerden bir yere göç etmeyi değil, hicret aynı zamanda günahlardan, her türlü kötülüklerden ve zulümden arınarak, hayra, iyiliklere ve rahmete göç etmeyi de temsil eder. Hicret, ister yaşadığı yeri, ister günahları ve kötülükleri terk etmek; isterse ahirete göç etmek anlamında olsun kıyamete kadar sürecek bir olgudur.
Ne mutlu bugün hicretini hakka, hakikate, adalete, hayır ve iyiliğe doğru yapanlara… Ne mutlu bugünün muhacirlerine Ensar olabilenlere…
Üstadımız Nevşehirli Hacı Abdullah Gürbüz Hz.leri de Muharrem ayına özellikle ilk gününe ve 10. gününe denk gelen aşure gününe çok ehemmiyet verir; Allah Resulünün hicretinden ve Muharrem ayının ehemmiyetinden bahsettikten sonra bizlere şöyle buyururlardı;
“ Muharrem ayı Müslümanların hicri yılbaşısıdır. Ne yazık ki bu konuda ne Müslümanlar, ne medya ne basın yayın kuruluşları, haber yapmıyorlar. Müslümanların yılbaşısının hicri yılbaşı olduğunu, insanlara anlatmıyorlar. Ama aynı Müslüman, aynı medya, gayri müslimlerin kutladığı yılbaşını “Noel baba, Noel baba” diye onlardan fazla kutluyorlar. On iki ayda işleyecekleri günahı bir gecede işliyorlar. Allah (cc) bu ümmete, cümlemize “Hadi” ismi ile hidayet eylesin, “Latif ” ismiyle lütfeylesin İnşallah.
Bu mübarek günü de Ümmet-i Muhammed’e hayırlara vesile eylesin. Allah (cc) hepinizden razı olsun.” [5]