KONULAR
Rediyeler
Mustafa Karataş’ın “Kabir Başında Zikir Yapılmaz” Açıklamasına Reddiye
Mustafa Karataş’ın 25.10.2019 tarihinde özel bir kanalda yayınlanan bir programda kabir başında zikreden kişileri göstererek gerçeklerin hilafına bir takım görüşler ileri sürmüştür. Programında kabir başında zikir edilemeyeceğini, zikir ederken kişilerin kıbleye dönmesi gerektiğini iddia etmiş, alakasız, asılsız kavramlar kullanarak ideasını ayet ve hadislere dayandırmadan kendi şahsi ifadeleri ile cevaplandırmaya çalışmıştır.
Mustafa Karataş sorulara verdiği cevapları değerlendirdiğimizde onun İslâm dini ve tasavvufi konularda verdiği bu hükümlere derinlemesine yaptığı araştırmalar neticesinde ulaşmadığı, yanlış genellemelerden, zanni-tahmini bilgilerden meydana geldiği görülmüştür.
Mustafa Karataş ilk olarak kabir başında zikir yapılamayacağı iddia etmiştir. Bu iddiasına cevap olarak,
Peygamber Efendimiz (sav) kabirde zikir yapmıştır. Bunun da en büyük delili aşağıda zikredeceğimiz hadisi şeriftir.
İmam Ahmet, Hakim-i Tirmizi, Taberani, Beyhaki, Câbir bin Abdullah’dan rivayet ettiklerine göre:
Sa'd bin Muâz defnedildiği zaman Peygamber (sav) kabrin başında teşbih (zikir) getirdi. Millet de uzun uzun tesbih (zikir) getirdiler. Sonra tekbir getirdi millet de tekbir getirdi,
“Ya Resulullah! Neden tesbih (zikir) getirdin” dediler.
Buyurdu ki:
“Bu salih adama kabir çokça sıkıştı. Sonra Allah sıkıntısını giderdi.”[1]
Görüldüğü üzere Peygamber Efendimiz (sav) kabir de zikir yapmıştır. Az bir kuran, hadis bilgisi olan bir Müslümanın bile anlayabileceği bir konu olduğu da aşikârdır!
Ayrıca ecdadımızdan bir örnek vermek gerekirse;
Evliya Çelebi ‘nin Seyahatnamesinde Rasulullah (sav)ın mihmandarı Eyüb el Ensari Hz.lerinin mübarek naaşı ve kabri şerifinin Akşemseddin Hz.leri ve Fatih Sultan Mehmet Han tarafından bulunmasını şöyle aktarmaktadır;
“ Ebû Eyyûb el Ensari nin mübarek vücud-i şerifleri safran ile boyanmış kefen içinde taptaze olduğu gördüler. Hazır olanlar ve İslam askerleri mübarek Kabr-i Şerifin topraklarını KELİME-İ Tevhid ve Zikr-i Mevla ile doldurdular” [2]
Eyüp el Ensari Hz.lerinin mübarek kabri şerifini tevhid yani “La İlahe illallah” zikri ile inşa ettiklerini ve bu esnada orada Akşemseddin Hz.leri gibi bir maneviyat sultanının, Cihan sultanı Fatih Sultan Mehmet Han Hz.lerinin ve yetmiş yedi evliyanın zikre iştirak etiğini hatırlatmak isteriz. [3]
Yine Mâlikî Mezhebi imamlarına göre, Kur'an okuyup zikir yapmakta ve bunların sevabını ölüye bağışlamakta bir sakınca yoktur. Ölü için de Allah'ın izniyle sevap hasıl olur.[4]
Mustafa Karataş ikinci iddiasında” zikir ederken kişilerin kıbleye dönmesi gerektiğini” söylemiştir.
Bu iddiasını İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz.leri cevaplamıştır.
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hz.leri buyuruyor ki:
“Abdullah ibni Ömer hazretlerinden bildirdiğine göre, Kabri saadeti ziyaret eden, Kıbleye arkasını, yüzünü kabre döner. Sonra, (Esselamü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh) der. Kabri şerife dönmek ve kıbleyi arkaya almak sünnettir.” [5]
İmâm-ı Gazâlî (İhyâ) kitâbında buyuruyor ki,
Kabr ziyâret ederken, kıbleyi arkada bırakıp, meyyitin yüzüne karşı oturup selâm vermek müstehabdır. Kabre el, yüz sürülmez, öpülmez.[6]
İmam Malik Hz.leri;
Mescid-i şerife girdiğinde, kıbleyi arkaya almalı, yüzünü Hücre-i saadete karşı dönmelidir. Edep ve saygıyla selam verip, salevat-ı şerife okumalıdır.
Diğer Âlimlerin görüşleri yer vermek gerekirse
Kıbleyi arkada bırakıp, ayak tarafında, ayakta durmak efdaldir. [7]
Ziyarette, namazda olduğu gibi, sağ el sol elin üstüne konur.[8]
Kabir ziyaretinde, kabre karşı durularak kıble arkada bırakılır. Her kabir ziyaretinde böyle yapılır. [9]
Görüldüğü üzere Koskoca prof. makamına gelmiş bir insan Peygamber Efendimiz (sav) kabir ziyaret adabından bir haber.
Bir miktar tasavvuf bilgisi olsa idi zikreden kişilerin halaka halinde durmalarının sebebinin mezara dönmek olmadığının tarikat geleneğinde toplu zikrullahlara, zikredenlerin halakalar kurarak yani halka şeklinde durarak zikrettiğini yani gayelerinin mezarı kıble edinmek olmadığını bilirdi ki;
Ebu Müslim el-Eğarr der ki:
Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Saîd-i Hudrî (ra) Rasulullah (sav) şöyle söylediğine şehadet ettiler:
"Sırf Allah'ı zikretmek için bir mecliste oturanları melekler halka çevirerek kuşatırlar, ilâhî rahmet onları kaplar, üzerlerine sekinet ve vekar iner. Allah-u Teâlâ, katında bulunanlara onlardan bahseder." [10]
Mustafa Karataş’ın 01.11.2019 tarihinde bir tv programında Yaptığı açıklamalarına Reddiye
Sayın Mustafa Karataş bir tv programında kabirde zikir yapılması ile alakalı reddiyemize kendi penceresinden cevap vermiştir. Kendince reddiyenin nasıl yapılacağını bize tarif etmiş ama yazdığımız reddiyedeki kaynakları yada yazılanlara değinmeden konuyla alakası olmayan hadisleri ve alim zatların görüşlerini paylaşmıştır. Kendisi daha iyi bilir ama biz yine de söylemekte fayda görüyoruz reddiye yazılacaksa reddiyedeki idealara karşılık verilir. Ama görüyoruz ki reddiyemiz deki yazılanları kabul ediyor ki bunlara karşılık dahi verememiştir.
Programda Peygamber Efendimiz (sav) şu hadisini aktarmış,
Hz. Âişe validemizden şöyle nakledilmiştir: "Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme Habeşistan'da gördükleri içinde resimler bulunan bir kiliseden bahsettiler. Bundan Hz. Peygamber'e de söz ettiler. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu: Onlar, aralarından salih bir zât öldüğü zaman mezarının üstüne bir mescid yapıp içine de o görmüş olduğunuz resimleri çizerlerdi. İşte onlar kıyamet günü Allah katında mahlukatın en kötüsüdür.[11]
Peygamber Efendimiz (sav) her söylediği sözün değil her harfin kölesi oluruz. Zikredilen hadisi şerifi her kelimesini öper başımıza koyarız. Anlayamadığımız konu kabirde zikir yapma ile paylaşılan hadise şerifi pek bağdaştıramadık. Orada bulunan insanlar türbeye resim mi yapmışlar, yoksa türbeyi mescid mi edinmişler. İkisi de hayır, e hal böyleyken bu hadisi şerifi dile getirmek herhalde söyleyemese de şunu demek istemiş “ben sizin reddiyenize cevap veremedim ama konuyu nasıl saptırabilirim derdine düştüm”, olmuş.
Mustafa Karataş ve onun zihniyetteki diğer insanlara şunu hatırlatmakta fayda görüyoruz kabirden bir şey istenmez, dua makamı, isteme makamı Allah(cc) dır. Orada zikir yapanlar kabirden bir istek de bulunmuyorlar. Kabir başında zikir çekmek, kabir başında Kuran-ı Kerim okumak veya dua etmekle aynı hükümdedir. Kabir başında okunan Kuran-ı Kerim, yapılan zikir, edinilen dua mevtanın ahireti için bir fayda sağlamaktadır. Vefat eden bir kişi için istiğfar etmek, ona dua etmek ayetle bize tavsiye edilmiştir;
“Onlardan, sonra gelenler şöyle derler: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce imanla geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma”[12] Buyurarak Cenab-ı Hak, daha önce iman edip de göçmüş olan kardeşleri için istiğfar eden müminleri övmüştür. Eğer istiğfarın ölülere bir faydası olmasaydı, Allah Teâlâ onları övmezdi.
Bir evliya türbesini ziyaret etmekte amaç onlarının manevi feyz himmetlerinden faydalanmak içindir. Kabir ziyaretinde okunan tilavetler, çekilen zikirler, yapılan dualar başta Peygamber Efendimiz (sav) Hz.leri olmak üzere yatan evliyanın ruhuna bağışlanır ki o zatların manevi himmeti, şefaatine nail olalım.
Salih kişilerin kabirlerini, özellikle Hz. Peygamber (sav)'in kabrini ziyaret, ruhlara ferahlık sağlayarak yüce duyguların oluşmasına vesile olur. Hz. Peygamber (sav)'in ve Allah'ın veli kullarının kabirlerini ziyaret için yolculuğa çıkmak menduptur. Bir hadis-i şerifte;
"Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur."[13]
Hidayet bir nurdur, ne kitap okumakla, ne senelerce dergâhlarda kalmakla edinebilir. Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın inşallah.
Türbe yada kabrin başında zikir yapmak bidat mıdır? Peygamber Efendimiz (sav) kabir başında zikir yapmış mıdır?
[1] Ahmed, III, 360,
[2] Seyahatnâme, I, 307-308.
[3] Seyahatnâme, I, 307-308.
[4] Vehbe Zühaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi,3/98-100.
[5] Müsned
[6] İhya
[7] İbni Âbidîn
[8] R. Ebu Bekr Muhammed Kirmani
[9] Merakıl-felah
[10] Müslim: 2700
[11] Sahih-i Buhârî, Kitabu's-Salat, B. 48, Hds. 74. Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Mesacid ve Mevazii's-Salat, B.3, Hds. 16.
[12] Haşr Suresi 10.
[13] Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu'l-Usûl, II, 190